Aslında, başlıktaki sorunun muhatabı belli.. Sevgili dostum, Ertuğrul Günay.. Yani Kültür Bakanı..
İstanbul, 15 milyon yerli nüfusu ile dünyanın en büyük üç metropolünden biri.. Yıllık yerli, yabancı turist sayısı da milyonlarla ifade ediliyor.. Yani, ayni zamanda dünyanın en çok ziyaretçi alan kentlerinden de biri..
Ve bu kentte, bir orkestra eşliğinde opera ve bale gösterisi yapılabilecek, bir, tek bir salon yok.. Ve bu İstanbul, 2010 yılında Avrupa Kültür Merkezi'ydi üstelik..
Geçen hafta, iki kez Aya İrini'deydim..
İstanbul Devlet Senfoni (İDSO) ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) sezon açılışlarını yaptılar..
Aya İrini'nin tarihsel güzelliğinden bir fantezi olarak yararlanmak için değil..
Birinin konser verecek, ötekinin gösteri yapacak salonu olmadığı için..
Bu ayıp, Orta Doğu'nun Lideri, Dünyanın Üçüncü Büyüğü olmaya oynayan Türkiye için yeterli bir ayıp..
Dünya liderliği, sadece politika, ekonomiyle olmaz.. Kültür ve Sanat'la da önde gitmek zorundasınız..
İDSO ve İDOB'un açılış gecelerinden hiç değilse birinde, isterdim ki yoğun işlerinden, çok yoğun programından vakit ayırsın da, Sayın Bakan da bulunsun.. Klasik müziğe ve operaya bir kaç saat için tahammül etsin ve orada toplanan bizlere AKM ve Ayazağa hakkında bilgi, hepsinden önemlisi umut versin..
Olmadı. Günay gene gelmedi ve bizim merakla beklediğimiz mesajı da göndermedi.. Kimbilir hangi sekreterin yazdığı klişe kutlama mesajı.. O kadar..
Onun için, sevgili dostuma, burada yazılı olarak soruyorum ve yanıtı gene yazılı olarak istiyorum ki, kelimesi kelimesine burada yayınlayayım ve sanatseverler ve İstanbul'un bu çağ dışı ayıbını yüreklerinin ta içinde hissedenler, bir nebze aydınlansın ve devletin resmi görüşü nedir öğrensinler..
***
AKM'nin, temeline kadar yıkılarak, yanındaki oto park arsasının da ilavesi ile yeniden, İstanbul'a yakışır bir yaşayan anıt haline gelmesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hayaliydi. Uluslararası bir yarışma açılacak ve Taksim'e tıpkı Syney Operası gibi, dünya durdukça duracak bir güzellik kazandırılacaktı.
AKM'nin ne dışını, ne de içini beğenmediğimi dünya biliyor.. Ben başından beri yıkılmasını istiyordum zaten. Başbakanı yürekten destekledim..
Ama SİT Kurulları ve mahkeme, AKM'nin yıkılmasına izin vermedi. Bunun üzerine Ertuğrul Günay kolları sıvadı.
Mevcut AKM'nin 24 saat yaşayan bir kültür merkezine dönüşmesi için, binanın mimarı Hayati Tabanlıoğlu'nun gene mimar oğlu Murat'a, dışı aynen korunarak, felaket içini düzenleyen bir proje hazırlattı. Proje güzel ve işlevseldi. Parası da, İstanbul Kültür Ajansı'ndan gelecekti.
Ne varki 2010 için bir yıllık kurulan bu ajans nedense, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı'ya bağlanmış, iki başlı bir durum yaratılmıştı. Bu iki başlılığın yarattığı bürokrasi yetmezken, bir de ne olduğunu ne işe yaradığını bilmediğim bir sendika, bu düzenlemeye de karşı çıktı. Dosya üzerinden karar veren mahkeme de anında "Yürütmeyi durdurma" kararı alınca, AKM'nin kapıları mühürlendi ve İstanbul salonsuz kalıverdi.
Günay, gerçekten üzgün ve sıkıntılıydı.
AKM'yi açma uğruna her şeye razı oldu. Sendikanın tüm itirazlarını karşılayan yeni bir proje hazırlattı. Hayati Yazıcı'dan söz aldı. AKM, mevcut hali ile, sadece yenilenerek açılacaktı.
Ama çalışmalar başlayamadı. Hayati Yazıcı bana "Yürütmeyi durdurma kararı duruyor. Çünkü uzlaşmış görünen sendika, davayı geri çekmedi" dedi..
Bu gürültü arasında 2010 sona erdi.
Ajansın yasal oluşumu sona erdi. Yani AKM'yi restore edecek bütçe fiilen ortadan kalktı.
Şimdi, işin sahibi Ertuğrul Günay, kopan kıyametlere rağmen "Gık" demiyor.
Meydan boş olunca da fısıltı gazetesi çalışıyor.. "Başbakan, ilk projesinde ısrarlı. AKM temelden yıkılıp, yeniden yapılacak. Bu yüzden, mevcut binanın kapalı kalmasına itiraz etmiyor."
Bu söylenti ne kadar doğru bilmiyorum.
Ama Başbakanın dudaklarından çıkacak iki kelime ile AKM'nin 2012 başında kapılarını açabileceğini adım gibi biliyorum.. "AKM açılsın" diyecek başbakan, yüksek sesle.. Hepsi o..
***
Ayazağa'nın günahı, mekanı cennet olsun, zamanın başbakanı Bülent Ecevit ve onun Kültür Bakanı İstemihan Talay'a ait.. İşi, Nejat Bey'den devralan Şakir Eczacıbaşı, bir konuşmasında Başbakan Ecevit'te sitem edince, İstemihan Talay ödemeleri bıçak gibi kesmiş, kaba inşaatı bitmiş, işin yarısını geçmiş Ayazağa Kültür Merkezi inşaatı durmuştu.. Yıllarca öyle kaldı. Şakir Bey, biraz da kahrından öldü.
Sonunda Ertuğrul Günay, işi yeniden ele aldı. Bir özel firma ile anlaştı. Onlar bir plan hazırladılar.
Yapılanlar silme yıkılacak, Ayazağa yeniden yapılacaktı. Şiddetle itiraz ettim. Bakan Günay, Topkapı Sarayı'ndaki Karakol restoranda bir yemeğe çağırdı beni.. Orada, o özel firma, yap işlet, devret yolu ile inşa edeceği yeni kültür merkezinin plan ve maketlerini gösterdiler ve anlattılar.. Gördüklerim ve dinlediklerime aklım yattı. Bu sütunlarda sizlere de anlattım.
Ayazağa'da milyonlarca dolara yapılmış inşaat tümüyle yıkıldı.
Arazi dümdüz oldu.. Sonra..
Sonra "Tık" yok.. Aslında bu sezon başında Merkez açılmış olmalıydı. Ne oldu, peki?. Bugün durum ne?.. Bilen yok?. Ne zaman açılacak?. Ya da "Açılacak mı?.."
***
İşte Kültür Bakanı'ndan bu iki yapının son durumları hakkında bilgi, ne olacakları konusunda açıklama ve "Devlet sözü" istiyor ve bekliyorum..
İstanbul adına..
Türkiye adına..