Bilirsiniz zaten ya.. Sabahları sadece Sabah okur, gazeteye gelir, yazılarımı yazarım.. Öbür gazetelerin okunma saati, benim günlük mesaimin bittiği 12.30'dan sonra başlar.. Ertesi günün gündemi de tabii.. Bir yandan okuduklarım, bir yandan yaşadıklarım, köşemin planını çizer.
Mesela sabah, ben odama kapanmış yazarken bir şey olmuşsa, onun üzerine yazmam ertesi sabaha kalır. Yazılarını öğleden sonra yazanlar, yorumlarını günü gününe yetiştirirken.
Benim öyle bir endişem olmaz.. Bir defa, zaten pek çok kişinin üzerinde yazdığı ve söylenmedik laf nerdeyse bırakmadığı bir konuda tekrara düşmekten kurtulur, kimsenin yazmadığı, ama yazılması gereken bir konuyu ele alırım. Örnek bu köşe.. Herkes Çılgın Projeyi yazıyor nasılsa.. Oysa yazılması gereken "Madam" ın farkında olan yok. Bana yakışan, benden beklenen ikinciyi yazmak..
Bazı konular var, fena halde iştahımı kabartıyor.. "Bunları ille de yazmam gerek" diyorum.. ve de bir bakıyorum ki, başımın üç belasından biri yazmış bile..
Ahmet Hakan.. Cengiz Semercioğlu.. Şimdilerde bu ikiliye eklenen bizim Mevlüt..
Bazen sabah yazıp eve gidiyorum.. Bakıyorum ki, Ahmet ya da Cengiz yazmış.. Bazen yazma kararıyla kalkıyorum. Kapıdan Sabah'ı alıyorum. Bakıyorum Mevlüt yazmış..
"Yahu yazsınlar. Yazmadan yazmaya fark var" diyorum.. "Daha iyi, ben de yazarım. Soruna destek oluruz" diyorum ama gene de için için kızıyorum tabii..
Dün Sabah Mevlüt'ü işte bu havada okudum.
Ankara'da yolda müzik yapan gençleri toplamış polis.. Okulda erkeklerle geziyor diye 13 yaşındaki kıza gebelik testi yaptırmış müdür.. Otobüste el ele tutuşan gençlere "Burası genelev mi" demiş şöför.. Sekiz kişinin tecavüzüne uğrayan genç kıza baş vurduğu savcılıkta "Buranın kızları çok serbest yaşıyor. Her gün tecavüz şikayeti geliyor. Boşuna uğraşma" demişler.
Bunların hepsi bir araya gelince ortaya "Efendim bunlar münferit olaylar" denemeyecek kadar korkunç bir tablo ortaya çıkıyor.. Daha başka örnekler de var, hele son zamanlarda artan.. Oturup döşeneceğim, gazeteci deyişiyle..
Aaaa!.. Mevlüt döşenmiş.. Hem de mükemmel döşenmiş. "Yazmadan yazmaya fark var" kurtarmaz.. Mevlüt'ün yazısının altına imza atılır. Tamam..
İnternete girin. 28 Nisan perşembe, Günaydın'da Mevlüt/ Hıncal imzalı "Bu cennet, bu cehennem bizim" başlıklı yazıyı okuyun lütfen!..