Yarın değil öbür gün, yani pazar..
Yani 6 Mart 2011..
Nedir 6 Mart?.
Mustafa Balbay'ın hapishanede geçirdiği günlerin ikinci yıl dönümü..
İki yıl.. Türk Ceza Kanunu'na ve uygulamalara bakarsanız, çok ağır mahkumiyet. Dört yıl falana mahkum olursanız bu kadar yatarsınız ancak.. Dört yıla mahkum olmak da kolay değildir ha.. Bayağı haltlar karıştırmanız lazım..
Mesela ehliyetsiz, mesela sarhoş, mesela hız yaparak kaldırıma çıkar ve orada yürümekte olan iki kişiyi ezip öldürürseniz, bu kadar ceza alabilirsiniz.. Almayabilirsiniz de.. Tutuksuz yargılanırsınız. Mahkemede kravat falan takar, yargıçlar önünde boynu bükük durursanız, bu arada haliniz vaktiniz iyiyse, ölenlerin ailelerini davadan vaz geçirirseniz, iyi de bir avukatınız varsa, bir yılla falan sıyırır, onu da yatmazsınız. Günlüğü 20 liradan para cezasına çevrilip ertelenir..
Ülkenin yasaları böyle..
O zaman Mustafa Balbay, niye 2 yıldır yatıyor ve daha ne kadar yatacağı da belli değil?.
Çünkü Balbay mahkum değil.
Hakkında verilmiş tek mahkumiyet kararı yok. Bakın "Kesinleşmiş" bile demiyorum. Verilmiş mahkumiyet kararı yok.. Azılı katilleri, canileri, çeteleri "Efendim, karar kesinleşmedi" diye, kapı gibi mahkumiyet kararı varken serbest bırakan ülkede, Balbay iki yıldır yatıyor. Daha kaç iki yıl yatacak bilen yok.. Çünkü mahkum değil, tutuklu!..
Tu- tuk- lu!..
Bu ülke yasaları tutuklama gerekçelerini çok net sıralar..
Kaçma ve delilleri karartma tehlikesi..
Balbay'ın kaçma tehlikesi yok. Tersini kanıtladı. Bir arada serbest bırakıldı, gitti işinin başına oturdu.
Delilleri karartma mı?.. Beni güldürmesinler.. Binlerce sayfalık gizli olması gereken tahkikat medyaya sızdırıldı. Sızdıranı kimse merak etmiyor.. "Bu suçu kim işledi" diyen yok.. Binlerce sayfa.. Binlerce belge.. Balbay daha neyi saklayacak, gizleyecek, karartacak ki, her celsede "Tutukluk halinin devamına" kararı çıkıyor..
Hukukun, adaletin temel ilkesidir, tutukluğun cezaya döndürülmemesi..
İşte iki yıldır içerde.. Bundan iyi ceza mı olur?.. Olur!..
Onu da yaptık..
Hapishane filmlerini hatırlayın.. Orada azılı, içerde olay çıkaran mahkumlara, hapishane müdürü "Tecrit cezası" verir.. Tek başına bir yere kapatırlar.. Abdullah Öcalan İmralı'da öyleydi.. Avrupa müdahale etti de, oraya beş mahkum daha gönderdiler. Tecrit gibi olmasın diye.. Şimdi "Ev hapsi" isteniyor ya Apo için.. "Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı" deniyor istek için.. İmralı uygun mu, Anayasa'nın eşitlik ilkesine peki?.
Şimdi Balbay'ın hücresi de ayrılmış. Tek kişilik hücrede kalacakmış ki, konuşacak adam da bulamasın, çıldırsın..
"Efendim yasalar böyle" demiş, Adalet Bakanımız..
Bu ülkenin gerçek demokrat yazarlarının sayısı, iki elin parmaklarını geçmez. Bunlardan biridir Nazlı Hanım.. Dünkü yazısını okuyun.. İşte demokratlık bu.. Öbürleri nerde?.. Meslektaşları içerde diye zil takıp oynayan, öteki liberaller ve demokratlar.. Adaleti olmayan demokrasi olur mu?.
Hayır sayın Bakan. Yasalar değil, uygulama böyle.. Balbay daha 40 yıl iki kişilik hücrede kalsa kimsenin gıkı çıkmazdı, bu yasalarla.. Ne oldu peki aniden?.
Hadi, diyelim suçlu yasalar..
Peki, bu ülkenin Adalet Bakanına soruyorum. Bu hukuk mu, adalet mi, insanlık mı?. Kusur yasada ise değiştirme görevi kimin?. Torba Yasa diye üç günde 300 madde değiştirebiliyorsunuz da, bu insanlık dışı uygulamanın mı önüne geçemiyorsunuz?.
6 Mart Pazar.. Mustafa Balbay'ın hapishanedeki ikinci yılı.. Hem de tecrit hücresinde tek başına..
Mum mu yaksak, kına mı?..