Önce Radikal'e teşekkür.. Contemporary İstanbul 2010'a (İstanbul Modern Sanat Fuarı) sayfalar ayırmış ve izleyicilere harika bilgiler vermiş. Yıllardır sanat adına böyle sayfalara hasrettim. Nerdeyse bir sayfa ayıran Haber Türk'e de..
Dün baktım, bizimkiler de bir sayfa ayırmışlar.. Ama resimler, Eda Taşpınar, Kıvanç Tatlıtuğ, açılış kokteyline gelen ikoncanlar, sosyetikler, falan filan.. Haber de zaten sosyete üzerine kurulu.. Valla ona da şükür.. İkoncan minisi sayesinde de olsa, bu yılın belki de en önemli Güzel Sanatlar olayı gazete sayfalarına yansımış hiç değilse..
Ben biliyorsunuz, açılışa gitmedim. Tam da bu sebepten gitmedim. Görmek değil, görünmek için oraya yığılanlar yüzünden sergilenen eserlere bakma imkânınız olmaz, çıldırırsınız..
Perşembe öğleden sonra iki buçuk saat dolaştım. Doyamadım.. Aslında en az iki defa daha gitmem gerek ama, şimdi bilgisayarı kapayınca Antalya yollarına düşeceğim, Fazıl Say'lı Antalya Piyano Festivali'nin onbirinci yılının başlayışında bulunmak için..
Fuar da pazar günü kapanıyor.
Bunca güzelliği bir araya getirmek dünyanın en zor işi.. Bu güzellikleri herkesin, özellikle çocukların, ilkokulların hatta otobüslerle toplu halde gelerek izlemesi gerek. En büyük sanat dersi bu olur. En etkili..
Ama ne zaman.. Kapılarını perşembe açıp, pazar kapayan sergiyi kim nasıl gezebilir ki..
Zurnanın zırt dediği yer burası..
Başlıkta "Ah Kültür Bakanım ah?.. Nerdesiniz?.." dediğim işte tam da bu.. Bakanın fuara gelip gelmediğini merak bile etmiyorum. O kadar yoğun işleri var ki, yetişemiyor. Kültür ve Sanat Olaylarına yetişemiyor, moda olaylarına koşabiliyor muntazaman, o kadar..
Gelmesin, ama ilgilensin..
Geçen yıllarda da yazdım..
Kültür Bakanlığı para veriyor film çekenlere.. Paralar dağıtıyor tiyatrolara.. Sanata destek görevi ya..
Peki resim, heykel sanat değil mi?. Güzel Sanatlar..
Bu fuarın yapıldığı kentin tam da göbeğindeki Rumeli Salonlarının kirasının ne olduğunu bilir mi Bakan?. Burayı 10 gün, yani en az iki hafta sonunu içeren sürede kiralamanın maliyetini..
Peki yıllardan beri bu fuarı hem de ne ciddi ve de ne güzel organize eden vakıflara neden "Kiranız bakanlığımdan, korkmayın" demez..
Fuarı size sayfalar dolusu anlatabilirim. Anlatmaya değer çünkü.. Ama dedim ya, vaktim dar. Yerim de.. Çok hızlı dolaştım. Notlarım da hızlı olacak..
Bu yıl beşincisi açılan fuarda bu defa 37 dışardan, 43 içerden 80 galeri katılmış. Yer darlığı yüzünden baş vuran 70 galeri dışarda kalmış.
Ben yabancı galerilere ayrılan yeri, yani nerdeyse yüzde 50'yi fazla buldum. Tamam, onları da tanıtmak iyi, ama böylesi zor ele geçen bir fırsat, öncelikle Türk sanatçıları teşvik için kullanılmalı..
Sergide 420 sanatçının 2 binden fazla yapıtı sunuluyor..
Benim için doruk noktası, Ahmet Güneştekin'in "Güneşe Açılan Kapılar"ı.. Boyutları kadar, anlamı ve çarpıcılığıyla dev bir eser.. "Bir sene düşündüm" diyor Ahmet.. "Bir sene de uğraştım.."
Değmiş.. Yan yana üç kapı.. Birinde Davut'un yıldızı, birinde İsa'nın Haç'ı, birinde Muhammed'in Hilal'i var.. Antakya'da yaratmış, kapıları.. İki sebepten.. Birincisi, ahşap işlerinde yardımcı olacak Ali Altun Usta orda yaşıyor. İkincisi, ben ortaokulu orda okudum, bilirim. Bu üç dinden insanların yüzlerce yıl, bir arada yaşadıkları, izlerini bıraktıkları bir kent Antakya.. Oraya gittin mi, işte bu eseri yaratacak havaya girersin..
Serginin açılışı bir fotoğraf görüntüsünde.. Kapıdan girince hemen karşınıza çıkıyor. Pleksiglas parçalardan oluşmuş bir genç kız portresi.. Yap boz bilmecesi gibi.. Kız mı güzel, yansıtan mı, karar veremedim. Sanatçının adını da bulamadım. Katalog sanatçılar açısından çok eksik bu yıl.. O siyah kapak yerine, bu açılış resmi olmalıydı.
Siyah dedim de.. Gene sanatçının adını hatırlamadım, katalogda da bulamadım. Harika bir simsiyah tablo var.. Hani benimle dalga geçtiler ya, Google'dan kopyaladıkları yarım yamalak bilgilerle.. İşte o arkadaşlar sırf bu simsiyah tablonun önünde iki saat bakmak ve düşünmek için gitsinler. Benim anlamadığım ne varsa, anlasın, bana da anlatsınlar..
Haa.. Sakın ola "Siyah resim artık sanat değil. Onu Maleviç yaptı bir kere" demesinler. Maleviç'in yaptığı Siyah Kare'di. (Black Square) Bu kare değil. Dik dörtgen.. Black Rectangular.. Yani ilk.. Seneye ben de fuara katılacağım. Siyah Üçgen'le. (Black Triangle) Fikrimi kimse çalmasın, dava ederim ha..
Bu tek, hızlı dolaşmadan aklımda kalanlar..
Yücel Kale'nin (Apel) Gül Hançer adlı ahşap heykeli enfes..
İpek Kurşuncu (Artist Çukurcuma) fevkalade ilginç bir sanatçı. Hep iki kız resimliyor. "Çocuk bahçeleri mezarlıktır ve bütün yara izlerimiz kalıcıdır" adlı eseri hem de nasıl çekici ve çarpıcı..
Ve tabii benim her zaman favorim, Haluk Özden (B Gallery) gene muhteşem renkler ve harika soyut kompozisyonlar.. Gene nerdeyse hepsi satılmış, daha açılış gününde..
Bu fuarda fotoğraf sanatına da ağırlık verilmiş.. David Drebin'in (Elipsis Gallery) çalışmaları, hele Ben ve Ben (Me and Me) sine durup da bakmayacak yok sanırım..
Ali Alışır'ın (Akbank Lounge) Sanal Mekanları, sanki bir nevi fotoğraf teknikleri ile resim yapma..
Devrim Erbil (Olcay Art) gene çılgın eserler yaratmış.. Ayni galeride Barış Sarıbaş da müthiş.. Cam arkası gibi, ince tuval arkası çalışmalar olağanüstü. Ne yazık ki, duvara asmak zorunda kaldıklarından, ressamın çalıştığı tarafı göremiyorsunuz, benim gibi torpilli değilseniz. Bana indirdiler.. Siz de ısrar edin, bence.. Değer.. Mehmet Ali Uysal'ın (Pi Artworks B) ahşap çalışmalarına bayıldım.. Hele bir çengele asılı buruşuk resim çerçevesi var ki.. Bence Yahşi Baraz'ın kafasına geçirilmiş Burhan Doğançay tablosundan çok daha etkili..
Burhan Doğançay Usta da orda tabii.. Doğançay Müzesi.. Sımsıcak kucaklaştık. Ayaküstü sohbet ettik.. Gene müthiş şeyler getirmiş sergiye.. Bizim 68'li Ünal en çok Komandante Che Guevara'nın önünde takıldı tabii..
Çağatay Odabaş ve de Bihrat Mavitan (Selvin) önünde vakit geçireceğiniz sanatçılar.. Odabaş'ı biliyordum zaten. Mavitan'ı ilk defa gördüm, bayıldım.
Gazi Sansoy (Ütopya Platform) tam da ütopik, ama hayli çarpıcı eserler yapmış. Tarih şeridini kaldırıp, bir nokta koymuş yerine. Her şey ayni devirde.. Çok düşündürücü resimler..
Daha neler neler var ama vakit.. Ah vakit.. Keşke bu fuarı en az iki kez daha ziyaret edebilseydim..
Siz gidecekseniz önceden, gidemezseniz, dünyanın neresinde iseniz oradan tıklayın..
www.ekavart.tv
Fuarı açılışından itibaren görüntüleriyle izleme fırsatı bulacaksınız..