Dünyalar benim oldu, Aşkın'ın (Arsunan) mesajını telefonumda görünce.. "Niş'e döndük Hıncal Ağabey, gene ayni saatte" diyordu.. Mesajın telefonuma düştüğü saatlerde, tesadüfe bakar mısınız, ben Kerem Görsev'in piyanosunun başında Moon River'i dinliyordum..
Kerem, Yaşamdan Dakikalar'daki konuğumuz. İzleyenler dün geceden bilir. İzlemeyenler için pazar sabahı bir fırsat daha var, TV8'de.. "Kerem seni ne zaman görsem, Ercan aklıma geliyor" dedim.. Ölümünden birkaç gün evvel Fethiye Hillside'da tatildeydik Arıklı'yla.. Zorla, sürükleyerek götürmüştüm bir hafta için. Sonunda onu ikna edenin ben değil, elindeki nerdeyse 1500 sayfalık kitap olduğunu anladım. Gazetecilik, dergicilik üzerine Amerika'da yeni çıkmış bir kitaptı. Getirtmişti. Bütün tatil sabahtan akşama bir köşede onu okudu, altını çizerek. Son gecede Kerem Görsev konuğuydu tatil köyünün. Denizde, yusyuvarlak ayın ışıklarından oluşmuş bir ırmak kıpırdaşırken, Kerem Moon River'e girdi, veda parçası olarak.. O Ay Irmağında Ercan'a veda ettiğimi nerden bilebilirdim ki..
"Çal bakalım bir Moon River" dedim yayında Kerem'e.. "Çal da Ercan'ı analım.." Kerem'in parmakları tuşlar üstünde dolaşırken, bir başka caz piyanistinden müjde geliyordu, bakar mısınız?.
Aşkın Arsunan, iki yıl evvel Niş'teydi.. Niş de, abartmıyorum, dünyanın en güzel caz kulüplerinden biriydi.. New York caz kulüpleriyle ünlüdür.. Onları bilenleri, onların tiryakilerini götürdüm Niş'e, Aşkın'a.. "Böylesi orda yok" dediler..
Sonra o Niş gitti, meyhane oldu. Ben de bir daha adımımı atmadım.. İki yıl, kapısının önünden geçmedim.
Nişantaşı benim için sadece Salomanje'dir. Kardeşim, gerçek kardeşim Erol'un yeri.. Civarda sinema, tiyatro, konser varsa, çıkışı uğrarım. Bir de her pazar o harika kahvaltı sofrası için. Hepsi o..
Çekim bittiğinde turşu gibiydim. Eve gidip kendimi divana atmaktan başka düşündüğüm yoktu. Ama "Niş" haberi gelince, doping hapı yutmuş gibi oldum. Fırladım.. Ünal'ı aldım. Ver elini Niş..
Bu defa, daha da güzelleşmiş. Alt kattaki restoranın girişi dışa alınmış. Aşağı inen merdiven kapatılmış. Kazanılan yere geniş bir divan konmuş. Tam benlik.. Aşkın ve canavar ekibi orda..
Aşkın Arsunan, piyano, klavye, vokal.. William Gonzalez davul ve vokal.. Aycan Teztel bas, Anıl Şallıel saks, Şenova Ülker trompet.. Keyda Köybaşıoğlu vokal..
Duygu da katılmış ekibe gene.. Duygu.. Dünyada "Uzun ince bir yoldayım"ı en iyi söyleyen sanatçı.. Her dinleyişte kendimden geçerim. Her dinleyişte gözlerimden akan yaşları tutamam.. Bir de Zafer Erdağ'ın Sarı Gelin'i ağlatır beni, her defasında.. Ne yazık ki, hala devam etse, İnönü Stadını doldurur Folklorama'yı kaldırdı İstanbul Opera ve Balesi.. Zafer'i ve Sarı Gelin'i yakalamam zor. Ama işte Aşkın ve arkadaşları ve de Duygu, Veysel için burda..
Zihni'de gitmiştim Aşkın'a.. Gece yarısı, 11'de başladılar.. Aşkın'ın müziği kafa çekmek için değil ki.. Gecenin bir yarısı ya meyhane olur, ya disko.. Zihni gibi birisi bu hatayı nasıl yapar?.
Niş'te, caz, caz saatinde.. 18.30- 21.30.. Zihni'deki gibi yarıda kalkıp gitme durumunda kalmadım. Doyasıya, bayılasıya, ölesiye dinledim..
Ve de müthiş bir sürpriz.. Yan koltukta oturan İzzet Öz tam o sırada kapıdan gireni görünce, mikrofona itiverdi.. Özkan Uğur.. Yani Jam Session dedikleri işte bu.. Notasız, provasız, herkes içinden geldiği gibi.. Özkan şarkı falan da söylemiyor, içinden gelen sesleri bağırıyor, ilk defa bir araya geldiği orkestrayla.. Nasıl bir müzik yarattılar, nasıl bir şov yaptı Özkan, inanılmaz.. Fuat'la Özkan'a ne zaman rastlasam "Yahu şu Mazhar'ı atın, beni alın, çok daha iyi iş yaparız" derim hep.. Özkan'ı çektim kenara.. "Bu gece karar verdim ki Fuat'a da ihtiyacımız yok, ikimiz malı götürürüz" dedim, tecrübeli Modern Folk Üçlüsü meneceri olarak..
Niş'e gidin.. Salı, çarşamba, perşembe akşam üzerleri iş çıkışı, o civarda yemek yiyecekseniz öncesinde buluşmak, sinema, tiyatro niyetiniz varsa, şöyle bir ısınmak için bire bir.. Gidin ve Aşkın ve arkadaşları ile, müziğe, gerçek müziğe, kaliteli müziğe doyun.. Caz diye de takılmayın. Öyle kimsenin anlamadığı, benim nefret ettiğim türü değil.. Cıvıl cıvıl.. Her tada göre..
Merak etmeyin aç da kalmazsınız.. Minik ama şirin, ama lezzetli bir akşamüstü menüleri de var.. Bana da rastlarsanız şaşmayın. Boş olduğum her akşam üstü orada olacağım çünkü..
Niş, Nişantaşı'na geri döndü. Müzik geri döndü.. Adam gibi yerde, adam gibi saatte, müziği yaşamak isteyenler için geri döndü..