Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Hayatı ertelemeyin.. Hayali yetmiyor!.

Zarftan bir kaset çıktı.. Çok sevdiğim bir dostumdu yollayan.. "Hıncal bunları çok seveceğine inanıyorum" diye de bir not koymuştu..
Hem de nasıl sevdim.. Dinlemekten eskidi bant.. Cızırtı yapmaya başladı.. "Yahu yenisini gönder" diye telefon ettim..
"Kalk gel Ankara'ya" dedi.. Bunlar çok şeker çocuklar.. Yakın arkadaşlarım.. Bir akşam bizim köy evinde toplanır, birlikte çalar söyleriz.."
"Hemen geliyorum" dedim..
Hemen.. Ne anlamsız laftır bu..
Hemen.. O "Hemen" bir türlü gelmez.. Hep bir engel, bir özür çıkar, erteletir size..
Benim "Hemen"im erteleniyor, ama hayatın "Hemen"in acıması yok..
Ahmet'i vurdular kahpeler.. Kaseti bir ev kaydından bana yollayan Ahmet Taner Kışlalı'yı.. Kuzenimi..
Ardından bir acı haber daha geldi..
O amatör kaseti dolduran iki "Dost"tan birini de genç yaşta kaybetmiştik.. Ömer Yılmaz.. Ankara Devlet Operası'nın müthiş tenoru..
Ahmet de yoktu artık, Ömer de..
Ve de Ankara'nın köy akşamı hiç yoktu.. Hani "Hemen" dediğim akşam.. Hani bana, bir kez daha "Hayatı ertelemeyin" dedirten, dönülmez akşam..
Niye yazdım bunları bugün..
Günlerdir kulağımda dilimde, şimdi önümde bir albüm var.. "Ezgili Yürekler.."
Benim yüreğimin de içinde ezgi.. O yaşanmayan köy akşamını hayal ediyorum ya..
Ömer'le o türküleri söyleyen bariton Tuncer Tezcan, zamanında Mete Artunç'un stüdyosunda yaptıkları bir kaydı saklamış "Günü gelir" diye..
Gelmiş.. Yıllar sonra, Deniz Bank sponsor olmuş. Yavuz Asöcal da (Yavuz &Burç plak) yapmış ve dağıtmış..
"Ömer Yılmaz anısına" diyor Ezgili Yürekler'in kapağında..
Ama ne türküler.. Ne güzel türküler..
Bir Sabah Oldu, söylemiş Ömer.. Bir Odam Kireçtir Benim söylemiş Tuncer..
Dözerem.. Huma Kuşu.. Sözüm Var Benim.. Feraye.. Daha neler neler.. Ve en sonda, beraber söyledikleri "Yeni Biteyi.."
Türkülerim, Anadolumun türküleri.. O emsalsiz melodileri, ben hüzünle, gözlerimde yaşlarla dinledim.. Siz bayılacaksınız..
Albümün içinde, Tuncer'in satırları var.. Ömer anısına.. "Ömer'le seksenli yılların başlarında türkü söyleyerek tanıştık. Yine seksenli yılların sonlarına doğru birlikte katıldığımız konserlerde bağlama çalıp türküler söyledik. Giderek yalnız türkülerimizden oluşan konserler yapmaya başladık. Birlikte Mardin'den New York'a uzanan geniş bir coğrafyada dolaşıp, çok farklı kültürlerin insanlarına türkü söyledik. Yirmi yıla varan bu yolculuğumuzda Ruhi Su'yu öncümüz, ustamız olarak gördük.
'Operacılar neden türkü söyler' sorusuna Ömer'in verdiği bir yanıtı çok severim; 'Bizim doğduğumuz evin duvarlarında da bağlama ve kemençe asılıydı.'
Evet, O, Zigana'nın unutulmaz tulumcusunun torunu, ben de Ordulu halk ozanı Muhsin Tercan'ın oğlu olarak dünyaya gelmişiz. Yani başlangıçta türküler vardı ve hiç kesintiye uğramadı.
Ömer'le sonsuza kadar türküler söyleyeceğimizi sanıyorduk. Onu sanat yaşamının altın çağında kaybettik. Bir çok projemiz gibi türkü albümü projemiz de yarım kaldı. Yarım kaldı diyorum, çünkü elinizdeki kayıt hayal ettiğimiz albümün bir taslak kaydıdır. Çok şükür, iyi ki de yapmışız.
Ömer, sevgili dostum, bu albümün sonundaki türküyü bütün konserlerimizin sonunda birlikte söylerdik, ama artık ben yalnız söylüyorum..
'Yeni biteyi yeni de derelerin ormani
Hasretlikten kesildi dizlerimin dermani
Oy olmasa olmasa da şu hasretlik olmasa
Ölüm Allah'ın emri de şu ayrılık olmasa..'
Sözlerini birazcık değiştirdim, kızma lütfen.."
Tuncer Tercan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA