ABUZİTTİNCİM,
Bilirsin, ahkam kesmeye bayılırım..Geçen haftalarda gene böylesine bi laf edip "Rusya ile aramızda vize kalkmaz, böyle bi anlaşma yapılamaz" demiştim. Kalktı!
Valla "Baykal olayı" kadar değilse bile, bu da beni çok şaşırttı. Neden dersen, "Kaçakçılık, iki ülkenin de başındaki en büyük belalardan biriyken böyle bi anlaşmaya gitmezler" diyordum. Demek formülünü bulmuşlar. Gerçi "Yılda 30 gün"le sınırlı bi vize uygulaması ama olsun.. Özellikle turizm açısından bunun bize yararlı olacağını söylüyorlar.
Rusya ile yapılan anlaşmalara medya büyük ilgi gösterdi. 20 milyar dolarlık nükleer santral çok önemli tabii. Yalnız, Ruslara alkış tutarken şunu da unutmamak lazım Abuzittincim. Ticarette biz onlara 1 dolarlık mal satıyorsak onlar bize 7 dolarlık satıyorlar. Arada bi uçurum var yani. Yıllık 38 milyar doları bulan dış ticaret hacmini düşünürsen durumun vahameti ortaya çıkar. Önümüzdeki yıllarda dış ticaret hacminin 100 milyar doları bulacağını belirtiyorlar.. Bu durum devam ederse sevinmek mi lazım tersi mi pek kestiremiyorum. Neyse ki benim endişelerimi giderecek olumlu gelişmeler de var. Mesela Ruslara tavuk satışlarımız artacakmış. Bizim tavuklarda hijyen yüzünden bazı problemler olduğunu öne süren Ruslar, çok sınırlı tavuk ithalatı yapıyorlarmış. Rus Devlet Başkanı'nın Ankara'yı ziyaretiyle bu hijyen meselesi de çözülmüş, dolayısıyla artık tavuklarımız komşunun marketlerinde vitrinleri süsleyecekmiş. Bu gerçekten önemli bi gelişme Abuzittincim. En azından, nükleer santralin maliyetinin karşılanmasında, tavuk ihracatımızdaki kota artışının çok olumlu etkiler yapabileceğini düşünüyorum.
Bir ilginç konu daha..
Bugünlerde John Jacop Nutter'in "CIA'nın Karanlık Operasyonları" adlı kitabını okuyorum kardeşim. Biliyorsun CIA, Soğuk Savaş döneminde, özellikle komünist SSCB'ye karşı Amerika'nın çıkarlarını korumak üzere kurulmuştu. Ve yeryüzünde hangi hükümet SSCB ile iyi münasebetler kurmaya kalkışsa CIA ile başı derde girerdi. Artık Soğuk Savaş dönemi bittiğine, SSCB de tarihe karıştığına göre, herhalde böyle bi endişe kalmamıştır.
Kitapda, CIA'nın şimdiye kadar operasyon düzenlediği ülkeler de sıralanmış: Arnavutluk, Doğu Almanya, Fransa, İngiltere, Yunanistan, İtalya, SSCB, Batı Almanya, Angola, Kongo, Mısır, Gana, Libya, Afganistan, Avustralya, Kamboçya, Çin, İran, Irak... liste uzayıp gidiyor.. Neredeyse dünyanın yarısı, ama ilginç, Türkiye'nin adı yok!
Gene kitaptan; CIA, Castro'yu ortadan kaldırmak için, Marita Lorenz adında güzel bi kadınla anlaşıyor. Kadın çok zehirli hapları Castro'nun içkisinin içine atacak. Buluşma ayarlanıyor. Marita hapları Pond marka yüz kremi kutusuna saklamış ve haplar erimişler. Böylece teşebbüs yarıda kalıyor. Üstelik kadın da ilk görüşte Castro'ya âşık olup bülbül gibi şakımaz mı?
Zaten bu olaydan sonra CIA, Castro'ya karşı, içinde kadın bulunan operasyonlardan tümüyle vazgeçmiş. (CIA' nın Castro'ya karşı suikast deneme sayısı: 5!)
Suharto, SSCB'ye yanaşmaya kalkışınca, CIA, onu halkına karşı küçük düşürerek, bi askeri darbenin önünü açmak amacıyla, Endonezya Devlet Başkanı'na benzer bi adamın oynadığı porno filmler çevirtip, dağıtmış. Endonezya halkı yutmamış... Şu dünyada ne garip şeyler oluyor değil mi, Abuzittincim.. Allahtan bizde yok..
Münasip yerlerinden öperim kardeşim.
Kardeşin Güneş.
tecellister@gmail.com