Kıvanç Tatlıtuğ'un arabasına yasak olan siyah camlar taktırdığını gazeteler fotoğrafla haber yapınca yazmıştım.. İstanbul Trafik Denetleme Şubesi'nden tahmin ettiğim gibi çıt çıkmadı.
Çıkamaz.. Çünkü İstanbul'da tonla camı siyah araba dolaşıyor, içlerinde de herkesin eşit olduğu demokrasimizde "Daha eşit" olanlar oturuyor. Polis onlara gücünün yetmeyeceğini biliyor.
Okurlardan yanıtlar geldi. Bazı arabaların camlarının siyah olması gerektiğini anlatıyorlar. Haklı olabilirler..
Hakkımda ciddi ihbarlar olduğu için devletin yolladığı polis koruma ile dolaştığım günlerde dahi siyah cam taktırmadım, kolayca hedef olacağımı bile bile. Polis müdürü dostlarım "Yasak ama taktır, kimse karışmaz" dedikleri halde.
Benim yasa anlayışım bu değil. Herkesin kendine göre yorum hakkı olursa, kural diye bir şey kalmaz.. Kural ayağa düşünce de, ortaya "Aciz Devlet" çıkar. O zaman herkes bildiğini okur, yaşam dağ başına döner.
Trafik kurallarının uygulanması konusunda özellikle çok hassas olduğumu okurlar yıllardır iyi bilirler. Neden?..
Çünkü trafik, halkın devletle ilk tanıştığı alandır. Yürümeyi öğrenen çocuk kapısının önüne çıktığı zaman kendini trafiğin, ama ayni zamanda devletin içinde bulur. O andan itibaren de öğrenmesi başlar.. Yaşadığı ülkede devlet var mı, yok mu?. Bu öğrendikleri, onun tüm yaşamını etkiler.. Ailesinin, ya da okulların öğrettikleri, kendi deneyimlerinin beynine kazıdığı gerçekleri değiştirmez. Bu yüzden yıllardan beri bu ülkede trafiği yönetenlere "Uygulamadığınız, ya da uygulayamayacağınız yasakları koymayın" diyorum. Niye?. Çünkü halkın gözleri önünde hiçe sayılan yasalar, devletin acz itirafı olarak yorumlanır da ondan. Hele trafik polislerinin gözleri önünde işlenen suçlara çıldırıyorum. Bu, en tehlikesi çünkü.. Vatandaş suçu görüyor, polisi görüyor. Polisin suça seyirci kaldığını görüyor ve karar veriyor.
"Polis işini bilmiyor. Polis suçu bilmiyor. Polis suçu umursamıyor. Polis cezayı keyfi isterse kesiyor. Polis cezayı adamına göre kesiyor. Polis rüşvet alıp görmezden geliyor.. ve daha bir sürü.."
Bunların hepsi polisi, ötesi devleti yıpratıyor.
Tabii bir tatsız durum daha var.
Benim gibi bir kısım vatandaş, her şeye rağmen kurala bağlı kalıyorlar ve uygar vatandaş olmanın bedelini kendi kendilerini cezalandırarak ödüyorlar. Kuralları hiçe sayanlar, özgürce keyif sürüyor, kırmızıda geçiyor, emniyet şeridine dalıyor, duraklamanın yasak olduğu yere park ediyor, siz dönüş için sıranızı beklerken ters yola dalıp, basıp gidiyorlar ve de bunları üstelik trafik polisinin önünde yapıyorlar. Cesaretle, pervasız.. Çünkü İstanbul'da yıllardır, işinin bilincinde bir Trafik Denetleme Şube Müdürü'nün olmadığını çok iyi biliyorlar. İstanbul Trafik yönetiminin nasıl laçkalaştığının çok iyi farkındalar.
Konuya dönelim..
Siyah cam yasaksa, yasaktır. Hiç ama hiç kimse ihlal edemez.
Bazılarının takması gerekiyorsa, o zaman kural değiştirilir. "İzin alanlar takabilir" olur.. Nasıl silah ruhsatı alınıyorsa, gerek görenler, dertlerini Trafik Müdürlüğü'ne anlatıp, ikna ederlerse siyah cam izni alırlar..
"Kıvanç Tatlıtuğ'a serbest. Kürt Memet'e yasak" diye kural olmaz. Olursa "Devlet" olmaz!..