Bir defa daha yazayım ki, "Sıkmabaş" deyişimde kesinlikle bir aşağılama yok. Başından beri "Türban" sözüne itiraz ettim.. Çünkü Türban diye bir başlık zaten var ve o bambaşka bir şey.. Hindistan'da yaşayan Sihler'in baş sarma şekli.. Ordan Avrupa'ya geçti. 20'nci yüzyılın başlarında Fransız modacılar bu başlığı modernize ettiler ve türban batıda da kullanılan bir şapka şekli oldu..
Bunun bizimki ile uzaktan yakından alakası yok..
Sih başı, ya da o batıda kullanılan modernize edilmiş kadın şapkasını yazmam, söylemem gerekirse ne diyeceğim o zaman?..
Sıkmabaş lafından rahatsız olanların bu baş şekline yeni bir isim koymaları gerek, kavram kargaşası ve karışıklık yaratmadan..
Bunu on defa söyledim yazdım ama, hâlâ anlatamıyorum..
Şimdi gelelim sadede..
Geçen gün sıkmabaşlı birkaç genç kız geldiler.. Resimler çektirdik, tatlı tatlı sohbet ettik.. Baktım yakın dostlarım bile garip garip bakıyorlar bana..
Ben kızıyorum ya sıkmabaşa.. O zaman nasıl bu kadar samimi oluyorum?..
Bu, onların kafasındaki sabit fikir..
Sıkmabaşlılara katiyen kızdığım yok.. Tersine saygı duyuyorum..
Her ne sebeple başlarını öyle bağlıyorlarsa, saygı duyuyorum..
Nedir bu sebepler..
İnançları gereği bağlıyorlar.. Tabii saygı duyacaksınız..
İnançları falan yok. Tam tersi iddialar var ya.. Bunlar fakir kızlar.. Belli bir kuruluş bunlara başlarını böyle bağlamaları için maaş veriyor.. Demek bu paraya ihtiyaçları var.. Gene saygı duyacaksınız..
Babalarının, kocalarının önlerinin sıkmabaşlı olurlarsa daha açık olacağına inanıyorlar..
Onlara bu izlenimi verenlere kızacaksınız..
Aileleri için örtünenlere saygı duyarak..
Halkın arasında çok yaşıyorum.. Çok izliyor, çok konuşuyorum.. Bir izlenimim daha var..
Sıkmabaş artık mini etek ve mini şorttan daha fazla dikkat çekiyor..
Ortaköy'de oturuyoruz.. Önümüzden tepeden tırnağa marka giyinmiş, fevkalade cazip bir genç kız geçiyor..
Sıkma başlı.. Herkes ona bakıyor.. Kız da bakıldığının farkında..
Geçenlerde Kardeş Türküler'in konseri vardı. Sahnede, şarkıcı, çalgıcı, danscı 30'a yakın insan.. Ahmet Hakan ertesi gün bir tanesini yazdı, köşesine resmini de koyarak.. Sıkmabaşlı gitaristi.. (Bu arada, Sevgili Azmi Hocam tarafından yapılan ameliyatının çok iyi geçtiğini öğrendim. Geçmiş olsun Ahmet.)
50 Cent'in konserine gittim.. En sakin insanı baştan çıkaracak kılıklarda genç kızlar dolu etrafta ama kimse bakmıyor onlara.. Alışmışlar artık.. Masanın üzerine çıkmış benim o "Müziksiz müzik" dediğim gürültü ile tepinen bir sıkmabaşlı var, tek sıkma başlı yüzlerce kişinin arasında.. Herkesin gözü onda..
Yani kızların önemli bir bölümü, dikkat çekmek için sıkmabaş yapıyorlar.. Onlara da saygı duyuyorum.. Bir genç kızın dikkat çekme arzusunu nasıl ayıplarım, örtünmenin amacı tam tersine olsa da..
Şimdi bu sıkmabaş annelerimiz, büyükannelerimizin baş örtüsü değil.. Başka bir şey.. Varlık sebebi de "Başka" olması zaten..
O bizim bildiğimiz baş örtüsü, günümüzde artık büyük kentlerde varoşlarda yaşayan, kent merkezlerine hizmetçilik, gündelikçilik, hademelik gibi alt kademe sosyal ve gelir düzeyli işler yapan kadınların başında..
Oysa zengin ve sosyetik genç kızlar, onlarla karıştırılmak istemiyor.. Başlarını örtecekler ama havalarından da geçilmeyecek.. Gecekondu kızı sanılmayacaklar. Kentsoylu oldukları anında anlaşılacak. Onun yolu, başı başka türlü bağlamak. En tepeye de en marka, en pahalı eşarbı, Hermes, Vakko falan koymak.. Sıkmabaşın asıl doğuş sebebi bu..
O yaşlarda, hatta bu yaşlarda hangimiz havalı olmaya, farklı görünmeye çalışmadık..
Onlara da saygı duyuyorum..
Yani benim esasta sıkmabaşlılarla sorunum yok..
Sorunum, öfkelendiğim, haçın, gamalı haç gibi siyasette kullanılması gibi, örtünmenin de, sıkmabaş kisvesi ile siyasete alet edilmesi..
Bunun günahı da başını böyle örten kızlarımızda değil!..
Ben hayatım boyunca dinin siyasete alet edilmesine karşı çıktım, savaştım. Savaşmaya da devam edeceğim..
Tamam mı?.. Anlattım, anlatabildim mi?..