Bu hafta pazar neşemiz Kazım Baba'dan..
Masamın üzerindeki yıllanmış yığınları karıştırırken bir dosya buldum. Kazım Baba'nın Los Angeles'ten yolladığı fakslar, kupürler.. Hazine bulmuş gibi oldum.. Şimdi ara ara size onlardan sunacağım.. Kazım Baba'yı gülerek anacağız.. Nur içinde yatsın..
*
Üç kovboy kamp ateşinin etrafına toplanmış, anlatıyorlar..
"Dün kasabanın sokağında Saloon'a doğru yürürken çığlıklar koptu.. Dev bir boğa, ahırdan kaçmış.. Önüne geleni devirerek koşuyor.. Tam önüne çıktım. Bacaklarımı açıp durdum. Hızla bana yaklaştı. İki elimle boynuzlarından yakaladım, yıktım yere" demiş birinci..
İkinci "O da bir şey mi" diye burun kıvırmış.. "Çölde vahşi at peşindeydim.. Önüme 2 metre boyunda bir çıngıraklı yılan çıktı.. Tam çıngırağından yakaladım, bir ısırışta kafasını kopardım. Tüm zehrini gırtlağıma püskürttü, ama bakın hâlâ buradayım ve size bunları anlatıyorum.."
Üçüncü kovboy hiç ses çıkarmadan dinliyormuş ötekileri.. İki kovboy merakla ona dönmüşler, niye bir şey anlatmıyor diye.. Bir bakmışlar ki, üçüncü kovboy teşkilatı çıkarmış, eline almış, gürül gürül yanan ateşi karıştırıyor..