RASMUSSEN'İN NATO Genel Sekreterliği'ne getirildiğini öğrendiğimde "Tükürdüğümüzü yaladık" demiştim içimden.. Ama özellikle televizyon ekranlarından yayılan öyle bir bayram havası vardı ki, "Yanlış mı düşünüyorum" endişesi de girmedi değil içime..
Biz "Hayır" desek, Rasmussen seçilemezdi. NATO anlaşması bize veto hakkı veriyordu. Geçmişte de tüm NATO ocağımıza düşmüştü. Büyük ödünler alabilirdik. Hiçbir şey almadan Yunanistan'ın dönüşüne "Evet" dedik. "Evet" diyen 12 Eylül yönetimine de demedik bırakmadık, o gün bugündür..
Rasmussen ikinci fırsatımızdı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yumuşak laflar eden Cumhurbaşkanı Gül'ün aksine çok sert konuşuyordu.
Sonra yelkenler suya indi. Sözüm ona hiçbiri yazılı olmayan ödünler almıştık.. Dünya diplomasisi, NATO siyaseti açısından zerre kıymeti harbiyesi olmayan şeyler..
Danimarka basını da olayı bizim gibi "Zafer" diye duyurdu.. Avrupa ve Amerika basını ise yorumlarında şimdilik dengeli görülüyorlar..
Zafer mi kazandık, yoksa tükürdüğümüzü mü yaladık, yakında anlarız.. Hele şu "Cicim" günleri bir geçsin.. Obama ülkesine dönsün, biz Avrupa'yla, Merkel, Sarkozy ve Rasmussen'le bir baş başa kalalım bakalım!..