Ne dedikodular ürettiler, "Yandaş medya" dedikleri, Vakit'le Yeni Şafak'la ayni sıraya koydukları, "Bitsin" diye ellerinden geleni yaptıkları, hatta "Bu gazeteye ilan vermeyin" diye işadamlarına çağrı düzenledikleri (Gerçi burada ağır bir yasal tokat yediler ama, aralarında çok yakın dostlarımın da olduğu bazı işadamlarını etkilediklerini biliyorum) Sabah'a en büyük darbeyi vurmak için, yeni Genel Yayın Müdürü'nün atanmasını bekliyorlardı. İddiaları bu atamayı Ankara'nın yapacağıydı. Akif Beki'yi, Fehmi Koru'yu dillendirdiler.. Yandaş medyayız ya.. Kuklayız ya..
Dün benim "Sabah nedir" başlıklı yazımı taşıyan Sabah'ta yeni Genel Yayın Müdürü'müzün adı vardı..
Erdal Şafak!..
Şimdi bu seçimi, bu atamayı yorumlasınlar isterim.. Sabah'a saldırmak için yıllardır, Dinç Bilgin'deyken, Karamehmet'teyken, TMSF ve Turgay Ciner'deyken, hem de nasıl bıkmadan usanmadan ve ölçü tanımadan her şeyi yazan, ama bir yıl kadar süren Aydın Doğan kontrolü sırasında tek kelime etmeyen, hatta yerden yere vurdukları, hapisteyken bile saldırdıkları Dinç Bilgin'i savunmaya geçenler, bu atamayı yorumlasınlar lütfen..
Ben gazete savaşları içinde olmamak için elimden geleni yaptım. Bu savaşları hiç sevmedim.
Bir.. Sel gider kum kalır.. Karşılıklı yazılanlar sonunda "Gazete" imajına zarar verir. Halkın gözünde "Gazete"nin itibarı sarsılır. Sabah'ın ya da Hürriyet'in değil..
Dünkü yazımın özünü, ruhunu bazıları anlamamış. O yazı Doğan gurubuna saldırmak değil, okurla dertleşmek, bana "Hâlâ nasıl ordasın" acımasız sorusunu soranlara "Yok aslında birbirimizden farkımız, hatalarımız, sevaplarımızla" demek için yazıldı.
İki.. Hep söyledim, hâlâ söylüyorum. Benim özgürlüğüm Hürriyet'in yaşamasına bağlıdır. Milliyet'e, Akşam'a bağlıdır. Şimdi Turgay Ciner yeni bir gazete çıkarıyor. Salı günü gittim, "Hayırlı olsun" demeye.. Fatih basılmaya başlayan örnekleri gösterdi.. Müthiş bir şey yapıyorlar.. Artık iyice birbirine benzemeye başlayan bizleri kıpırdanmaya sevk edecek bir fark yaratmışlar.. Nasıl mutlu oldum bilemezsiniz..
Bu gazete de büyük tirajlara ulaşırsa, ben daha da özgür olacağım, yazar olarak..
Yıllardır Sabah'ı yok etmeye çalışan meslektaşlarıma bunu anlatmaya çalıştım. Bazıları anladı. Bazıları ne dediğimi düşünmedi bile..
Gidecek yeri olmayan gazeteci özgür değildir. O patrondan kazandıklarıyla sınıf atlayan, adeta patron sınıfında yaşamaya başlayan gazeteci de özgür değildir. O yaşam düzeyini kaybetmek endişesi bilinç altına işler ve yazıları farkında bile olmadan sansürlerin en kötüsüne uğrar. Oto sansüre.. Patrondan fazla patroncu yapar insanı, hızla alışkanlık yapan refah!..
Şimdi Sabah'ı iyice çürütmek için heyecanla bekleyenlere Erdal Şafak ataması nasıl bir tokat gibi gelmiştir, tahmin edebiliyorum.
Erdal Şafak, ta İzmir'den en çaylak günlerinden başlayarak Dinç Bilgin okulundan yetişmiş, mükemmel bir Yeni Asırcı iken Sabah'ı çıkarmak için İstanbul'a taşınmış bir gazeteci.. Yani içimizden biri.. Buram buram Sabahçı..
Bir gazete için en iyi şeydir, baş yöneticisini içinden çıkarmak.. Bir büyük gazete, bini aşan kadrosundan bir yönetici çıkaramıyorsa yazıktır aslında..
Aydın Bey hatırlar. Bunu kendisine aynen, seksenli yıllarda, beni Gelişim'den Milliyet'in tepesine transfer etmek istediği zaman söylemiştim. Ortak dostumuz Sevgili Taylan Bilgel'in de olduğu yemekte..
Fatih Altaylı kardeşim Sabah'ın başına geldiğinde ilk eylemlerinden biri Mehmet Barlas'la Erdal Şafak'ın yerlerini değiştirmek olmuştu. Kavga etmiştim Fatih'le, hatta hatırlarsınız köşeme de yansıtmıştım.
"Bu eylem bize iyi bir yazar ve iyi bir baş yazar kaybettirdi, kötü bir baş yazar kazandırdı" diye..
Mehmet Barlas bu meslekte en sevdiğim dostlarımdan.. Mükemmel bir kültürü, harika bir kalemi, enfes bir mizahı var. Köşesinde tadından yenmez yazılar yazıyordu.. Edebiyattan, müzikten, sanattan dem vurduğunda hele..
Böylesi bir kalem, baş yazının dar sınırlarına mahkûm edilir mi?. İkincisi.. Mehmet belli bir siyasal görüşün temsilcisi.. Sabah gibi her fikre açık bir gazetenin tek yanlı baş yazarı olur mu?. Bu gazetede tarafsız olması gereken tek sütun, baş yazı.. Oraya "Taraf" olduğu bilinen biri konur mu?.
Oysa Erdal, yazılarını yıllardır okuyorsunuz. Gerçek bir tarafsızdır. Vizyonu geniştir. Mükemmel Fransızcasıyla dünyayı günü gününe izler. Her sabah gazeteye benim kadar erken ama koltuğunun altında bir kalın dosya ile gelir.. O sabah çıkan Fransa'nın belli başlı gazetelerinin internet dökümleriyle.. Öğleye dek hepsini okur, haberleri ve yorumlarıyla.. Öğleden sonra yazmaya oturduğunda, artık Türkiye ve dünyada ne olmuşsa, biliyordur. Yoruma yetecek, yazısını ilginçleştirecek ayrıntılara varıncaya kadar.
Ben dersini her gün bıkmadan usanmadan böyle çalışan bir gazeteci daha görmedim..
Bugünden itibaren Sabah'ı çok iyi gözleyin.. Erdal sihirbaz değil tabii.. Sihirli sopası yok.. Bu iş biraz sabır ister..
Mükemmele ulaşacağız.. Erdal farkını her gün biraz daha hissederek..