Issız Adam'a "Aşk filmi" demek, aşka hakaret olur.. Aşk bu kadar ucuz, aşk bu kadar aşağılık, aşk bu kadar çirkin değil..
Yeşilçam eskiden "Evde kalmış kenar mahalle kızları"na gözyaşı döktüren filmler yapardı. Çağan Irmak, "Terk edilmiş orta mahalle kızları"nı ağlatmak için bir film çekmeyi denemiş farklı olarak..
Başarmış mı?..
Hayır!..
Bin kere "Hayır!.."
Peki ama hüngür şakır ağlayanlar.. Filmi yere göğe koyamayanlar, daha da ağlamak için tekrar tekrar izleyenler..
Issız Adam'a "Aşk filmi" diyen ve sonunda gözyaşı döken kadınlar eve döndüklerinde aynaya baksınlar. Ağladıklarının Ada değil, kendileri olduklarını göreceklerdir.
Şimdi filmin kahramanlarını tanıyalım..
Ada.. Başlangıçta erkeğe karşı tavırlarından ve sözlerinden anlıyorsunuz ki terk edile edile başı dönmüş bir tip.. Hep de ayni klişe laflarla terk edilmiş.. "Ben sana layık değilim. Sen daha iyi birisine, daha iyi bir hayata layıksın.."
Yani bakar mısınız?.. Bu genç kızın karşısına hep o iğrenç, o prototip çapkınlar çıkmış. Kızı kullanıp gitmişler. Zavallı Ada, bir tane adam gibi adama rastlamamış.. O da erkekten nefret edip kendi yalnızlığına çekilmiş.. Asla kendisinin olmayacak çocukları mutlu ederek annelik güdüsünü tatmin edecek bir iş yaratmış, oyalanıyor..
Alper.. O kelimenin tam anlamıyla Dr. Jekyll, Mr. Hyde tiplemesi.. Gündüz bir harika adam.. Restoranın sahibi ve şefi.. Tüm elemanlarıyla nasıl muhteşem ilişkiler içinde.. Hepsini seviyor ve hem de nasıl seviliyor. İşinde fevkalade başarılı.. Kendine özgü yemekler yaratıyor. Harika sunumlarla masaya gönderiyor, müşteriye özel sunum cümlelerini de tabağın yanına katarak.. Müthiş müzik meraklısı.. Müziğin romantik çağına düşkün.. O zamanın plaklarını arıyor sahaflardan.. Çünkü digital kayıttan da nefret ediyor.. "Müzik iğne ucu kazılan plaklardan dinlenirse, derinliğine ulaşılır" diyor.. Gerçek müzik 45'lik ve 33'lük plaklarda.. CD'lerdekiler sanal onun için.. Aradığı bir plağı buldu mu dünyalar onun oluyor..
Yani.. Tam da âşık olunacak tip.. Öyle sanın..
Bu gündüzlerin Alper'i..
Gece yarısı olup, dükkânın kapısını çektiği ve yalnız evine döndüğünde, o muhteşem Dr. Jekyll gidiyor, yerini iğrenç bir Mr. Hyde alıyor..
Görüyor ve anlıyorsunuz ki, Bu Hyde'ın kadınlarla hiç mi hiç romantik, duygusal ilişkisi olmamış. Hayatında kadın yok.. Aşk yok.. O aşık olmuyor.. Aşk yapıyor.. Parayla satın alarak.. Fahişelerle her türlü fantezi.. İki erkek bir kadın.. Bir erkek iki kadın.. Elleri kelepçeli, kırbaçlı aşklar.. Tatmin olunca da anında toplanan çarşaflarla simgelenen iğrenme duyusu.. Ertesi sabah gene Dr. Jekyll olarak uyanma..
İşte bu Alper bir gün her nasılsa Ada'ya rastlayıp gene her nasılsa, takılıyor.. Hayatındaki ilk gündüz kadını.. İlk duygusal ilişki.. Israrlı takipleri ve Dr. Jekyll kimliğiyle kızı elde etmeyi başarıyor.. Yatağa da sokuyor.. Ve bir vurgu da orda.. Mr. Hyde olarak sabaha dek süren o her türlü fantezinin kurt oyuncusu seks manyağı Alper, Ada'ya daha sarılırken boşalıyor.. Çünkü hayatında ilk defa duygusal seks yapıyor, bilemiyor, heyecanlanıyor ve başaramıyor..
Tamam.. Kabul..
Ve Ada ona duygusallığı öğretiyor.. Kadın yatakta aşkla ve duyguyla nasıl sevilir, onu gösteriyor, anlatıyor.. Bence filmin en güzel sahnesi de bu zaten..
Ve sonra..
Ve sonra, Alper ona aşkı, sevgiyi, bir kadına boşalmak değil, duymak için sokulmayı, dokunmayı öğreten Ada'yla, o eskideki paralı, satın alınmış, ruhsuz, duygusuz fahişeler arasında tercih yapma durumunda kalıyor.
Mr. Hyde kimliği, Dr. Jekyll'i ezip geçiyor. Ve Alper, kendisine sevgiyle, duyguyla, aşkla sarılan Ada'nın yanında yatarken fahişeli geceleri fena halde özlediğini hissediyor...
Tercih yapmak zorunda şimdi..
Ya Ada'la aşk.. Ya fahişelerle seksüel fanteziler!..
Böylesi bir tercihle kendisini bırakan erkeğin arkasından ağlayan kadının benim sözlüğümde bir tek sıfatı vardır..
"Zavallı!.."
Issız Adam'a ağlıyan kadınlar, kendi zavallılıklarına ağlıyorlar aslında..
Issız Adam, aslında Issız Kadının filmi..
Böyle kadınlar Issız kalmaya mahkûmdurlar çünkü.. Çünkü terk edilmeyi daha baştan hak etmişlerdir.
Ağlamak onları kurtarmaz.. O an için rahatlatır sadece..ayır!..
Buna rağmen bu filme gidip göz yaşı döken kadınlar aynada kendilerine baksınlar. Ağladıkları film mi, kendi zavallılıkları mı?.
Ağır mı kaçtı?..
Kaçacak.. Bu filmi 20 gündür öylesine yücelttiler ki, aşkın ve romantizmin anıtı yaptılar nerdeyse.. O zaman gerçeği söyleyenin sesini yükseltmesi gerek..
Peki niye benim dediklerim gerçek oluyormuş?..