Salomanje kahvaltılarıyla birlikte, haftalık sanat turlarımız da başladı.. Geçen hafta sonu iki müze yaptık..
İstanbul Modern ve Pera..
İstanbul Modern'de iki fotoğraf ve bir video sergisi var.. Fotoğraf sergilerinden biri uluslararası "Suyun bir arada tuttuğu.."
Öteki yerli.. "İnsan halleri.."
Ben fotoğraf sergilerinden fazla etkilenmediğimi itiraf ederim.. Yani çarpıcı bir şey olmalı.. Beni fotoğrafın önüne çakan bir şey.. Her iki sergide de yürüdüm geçtim..
"Şehir Yükseliyor" konulu video sergisi ise fevkalade ilginç Hele de oturup hepsini izleyecek vaktiniz varsa..
Çıkış kapısının hemen sağındaki mini salondaki Zbig Rybczynski'yi hatta mutlak görün.. 1980 yılı en iyi kısa animasyon Oscar'ını kazanan Tango müthiş bir şey.. Hepsi hepsi 8 dakika..
Ama sanatçı günde 16 saat çalışarak tam yedi ayda tamamlayabilmiş filmini..
Film küçük bir odada başlıyor. Bir pencere, 3 kapı, bir masa, bir yatak, bir port manto.. Açık pencereden içeri bir top düşüyor.. Ardından bir çocuk girip topunu alıp çıkıyor. Bu hareket filmin sonuna kadar tekrar ediyor, ama her defasında filme bir karakter daha ekleniyor. O da sonuna dek ayni hareketi tekrarlayarak.. Girip bebek emziren kadın, pencereden girip çanta çalan hırsız, kapıdan girip yatakta sevişen bir çift, öbür kapıdan girip giyinen çırılçıplak bir kadın ve başkaları.. 36 karakter, değişik zamanlarda bu küçük odaya girip çıkıyorlar, tekrar tekrar.. Hepsi üst üste binince ortaya gerçekten çarpıcı bir film çıkıyor.. Sırf bu filmcik için İstanbul Modern'e gitmeye değer, inanın..
Beni asıl yürekten vuran sergiler Pera'daydı.. Kitaplarını da aldım çıkarken, sergileri evime taşımak, evde de bakmak için..
Birisi "Doğu'nun Cazibesi/ Britanya Oryantalist Resmi" adını taşıyor.. Oryantal dedikleri Avrupa'nın Osmanlı toprakları aslında.. Afrika'nın kuzeyinden başlayıp, Arap yarımadasından Anadolu ve Balkanlar'a Osmanlı topraklarını gezen, dolaşan, yerleşip kalan İngiliz sanatçılar geriye eşsiz tablolar bırakmışlar. Dünyanın en ünlü galerilerinden Tate 2005'te bu resimleri bir araya getirip sergileme kararı verdiğinde, o zaman daha beş aylık Pera'ya da baş vurmuş, yardım için. O yıl Londra'da açılan sergi, şimdi Pera'da..
Birbirinden güzel resimler, Osmanlı yaşam tarzını anlatırken, bir de tartışmayı ortaya atıyor..
Oryantalizm, Batı'nın kendi vicdanını temizleme, kendini yukarı, doğuyu aşağı görme çabalarının sonucu icat edilmiş bir sözcük mü acaba?..
Mesela William Allan'ın 1838 tarihli bir Köle Pazarı tablosu var. İstanbul Nuriosmaniye'deki bir köle pazarında, bir Yunan ailesinin parçalanışı. Anne, baba ve bebek farklı kişilere satılırken, bebek koparılır gibi alınıyor annesinin kucağından..
Bu resme kaynak olan bir başka resim var. 1818 Londrasında ailesinden koparılıp Bahriyeye yetiştirilmek üzere götürülen oğlan çocuğu.. Bu resim kaybolmuş ama, nedense.. Ve de Britanya İmparatorluğu, köleliği topu topu beş yıl önce yasa dışı ilan etmiş bu resimden..
Sergiyi gezerken Avrupa'nın "Biz dinamik, yenilikçi, dünyayı keşfediciyiz" tezini güçlendirmek için yarattığı karşıt mıydı oryantializm.. Ya da "Doğulu, rahat, tensel haz düşkünü ve durağandır"ı simgeleyen o haremler, köleler, cariyeleri bol bol anlatan resimler..
Pera'daki öteki sergi de dünyanın en güzel kenti olduğu günlerdeki İstanbul'u anlatıyor.. Osmanlı dönemi İstanbul manzaralarına bakıp, kenti ne kadar bozduğumuzu görün.. Görün ve deyin ki, "Bu kent gene de, hâlâ güzel.. Ben bu güzelliklere layık olacak çaba içinde miyim acaba?."
Pera Müzesine bu iki harika sergi için çok ama çok teşekkürler.. İki serginin fevkalade ilginç, fevkalade güzel kitapları için de.. Günlerdir elimden düşmüyor.. Bir roman merakı ile okuyorum yazıları inanın!..