"Kültür" deyince aklıma gelen ilk isimdi ülkemizde.. Ben kültürü böylesine özümlemiş birine rastlamadım hayatımda.. Zengin kültürü olmak başka şey.. Onu böylesine sindirmek başka şey..
Gazeteciliğe başladığım günlerde tanıdım onu.. Ulus'un Tiyatro eleştirmeniydi.. Ve de benim için izlediğim oyun, bizde Metin And'ı ve Yeni Gün'de yazan Özdemir Nutku'yu okuyunca biterdi ancak..
Bana "Bir tiyatro oyunu nasıl seyredilir" dersini bu iki hoca vermişlerdi o yıllarda..
Metin And'ın dünyasında Tiyatro bir bölümdü sadece.. Gösteri sanatlarının hepsini araştırıyor, öğreniyor ve öğretiyordu.. Müthiş bir araştırmacı ve koleksiyoncuydu. Öğrendiklerini kendisine saklamıyor, kitaplarıyla herkese, dersleriyle de öğrencilerine naklediyordu. Sohbetlerine doyamazdım..
Hele de minik şovlarla süslediği gösterilerine.. Taksim Aksanat'taki son gösterisinde ordaydım.. İllüzyonistliği anlatıyordu, çeşitli oyunlarla örnekler vererek.. Sahneye çıksa, para için yapsa, şöhreti Zati Sungur'u geçer, dünya çapında bir sihirbaz olurdu. Ama o bilim adamı olarak ilgiliydi konuyla sadece..
Son yıllarında evine kapandı.. Küskün ve dargın gibiydi..
Çok sevdiği tiyatroya bile gitmez olmuştu..
"Niye ağabey, niye" diye sıkıştırdım bir gün onu.. Eve kapanmak, ölümü bekler gibi yaşamak ona yakışmıyordu çünkü.. Çok uğraştım, ama söylemedi bir türlü içindeki kırıklığı.. Evinden de çıkmadı..
İnanır mısınız, haberi bekliyordum, öylesi..
Ben harika bir dostumu yitirdim.
Türkiye?..
Bir Metin And daha bulamayız. Çünkü ufukta izi bile yok!..