Bilir misin yalnızlık ne demek?.
Bilir misin gökyüzündeki yıldızlardan medet ummayı?. Uzattın mı elini bir yıldız boyunca, belki tutarım diye farkında olmadan?.
Uykusuz kalmayı bilir misin sabaha kadar?. Hiç küstün mü hayata?. Aslında kendindir küstüğün küçüğüm?.
Kapatıp gözünü hayaller kurduğun oldu mu geleceğe dair?. Bazen küçük bir masumiyet belirir tebessümünde, bazen gözünde hırçın bakışlar.
Kızdın mı kaderine günlerce?. Kendini tanıyamadığın oldu mu hiç?. Bazen cesaret edemeyen konuşmaya ve bazen de hiç susmayan sen.
Sevdin mi birini?. Her yağmur yağışında saatlerce bekledin mi sevdiğini pencerenin önünde?.
Bir yudum sevgi dilendiğin oldu mu, sert bakışlardan. Yaslanacak bir omuz aramadın mı?. Birden güldüğün oldu mu sebepsiz?. Her şiirde kendinden bir şeyler bulmadın mı hiç?. Rüyalarda yaşadığın oldu mu hayatını, istemediğin oldu mu uyanmayı?.
Baktığın ama göremediğin oldu mu etrafı?.
Ufak bir sorunu büyütüp ölmeyi de mi istemedin hiç?.
Sebebini bilmediğin bir ağırlık çökmedi mi üstüne?.
Büyüdüğünü fark edip zamana düşman oldun mu?.
Hecelerin az geldiği, kelimelerin yetmediği oldu mu duygularını anlatmaya?.
Ağladığın oldu mu sebepsizce sabaha kadar?. Belki sen ağlamayı bilmiyorsundur sevmeyi bilmediğin gibi.
İki damla yaş değildir ağlamak. Önce hüzünlenmek, sonra düşünmek, hayal etmek.. Anıları yaşamak, büyük bir özlem içinde o küçük oyuncak bebeğe sarılmak. İşte budur ağlamak ve yalnızlığı yeniden yaşamak.
***
İsimsiz bir not bu.. Kim yollamış, ne zaman yollamış hatırlamıyorum. Geçen gün bilgisayarımı temizlerken çıktı karşıma.. Okudum.. Bir daha okudum..
Düşündüm ki, herkesin hayatında böyle bir mektubu göndermek istediği biri vardır..
Mektubumu aldın mı, küçüğüm?..
(16 Ağustos 1998'de yayınlandı)