AH Emoş ah!.. Nerelere götürdün beni sabah sabah..
Arabaya bindim, müzik setinin kumandasına dokundum. Emel Sayın'ın sesi yükseldi..
"Yağdır mevlam su!.."
Yıl 1987..
Dünya Atletizm Şampiyonası için Roma'dayız. Kenan Onuk TRT'ye anlatıyor. Ben her zaman olduğu gibi yanındayım, yardım ediyorum. Sabah seansı bitti.. Yavaş yavaş toparlandık. Boşalmış tribünlerden geçtik, kale arkasının ortasındaki kapıdan çıktık. Yol. Yolun tam karşısında Basın Merkezi var. Orada Cüneyt (Koryürek) ve Nuyan (Yiğit) ağbilerle buluşup espresso, pardon cafe lungo içeceğiz. İtalya'da espresso fincan dibinde yarım santim. Bir yudum.. Fiyatı da o zamanki para ile cebimizden 1 mark götürüyor. Cepte de marklar sayılı zaten. Cafe lungo ayni kahvenin fincan dolana kadar su çekilmişi.. Uzun kahve.. İçimi uzun sürüyor hiç değilse..
Nerden aklımıza estiyse, o sıralar ülkemizde pek bir modaydı, ondan olmalı, Kenan'la ikimiz birlikte bağıra çağıra, Yağdır Mevlam Su şarkısını söylemeğe başladık, aniden. İşaret almış gibi..
Allah sizi inandırsın, olmaz böyle şey..
O Roma'nın günlük, güneşlik, tek bulutu olmayan havası birden karardı. Bir yağmur boşandı, inanmazsınız.. Biz de inanmadık zaten..
O bulut nerden geldi, o bardaktan değil, kovadan boşalan sular nasıl yağmaya başladı..
Yahu 20 metrelik yolu geçip kendimizi karşıya atamıyoruz. Yol da nehir olmuş zaten, seller çağıldıyor.
Roma Roma olalı böyle şey gördü mü bilmem..
Biz Kenan'la o gün yemin ettik ki, bir daha bu şarkıyı olur olmaz yerde ağzımıza almayacağız..
Emel Sayın şarkıyı zamanın tek televizyonu TRT'de ilk kez söylerken ağlamış, neden ağladığını da açıklayamamıştı.
Roma'da biz söylerken, gök yüzü ağladı bu defa..
Emoş'un alaturka CD'si enfes.. Çok güzel şarkılar var..
Kız sen İstanbul'un neresindensin..
Böyle kutlanırmış hep ayrılıklar..
Daha neler neler..
Alaturka meraklıları kaçırmasınlar!..