SENİNLE ölene dek tartışırım benim Hakkı Ağabeyim.. Yazılarını her sabah keyifle okuduğum Sevgili Devrim!.. Seninle, benim mesleğimin bu en sevgi dolu duayeniyle tartışmak, bana coşku, bana mutluluk verir.. Senin bana cevabını okumak da gurur..
Ben Hıncal takıntılı ruh hastalarıyla tartışmam.. Yok sayarım onları.. Kısa yoldan şöhretin yolunu, adını benim sütunlarımda geçirmekte arayan, bu yüzden sırf kendisine yanıt vereyim diye Allahın günü sataşanlara da boş veririm.. Seviyelerine inemeyeceğim, anladıkları dilden yanıt veremeyeceğim terbiye özürlüler de ne derlerse desinler, Hıncal'ın Yeri'ne adım atamazlar..
Ama sen Hakkı Ağabey, başımın üstündesindir. Seninle sohbete de doyamam, tartışmaya da..
Hakkı Ağabey, Atatürk'ün reklam filmiyle başlayan "Ne.. ne de.." tartışmamız sürüyor.. Ben lafımı bitirdim ama, sen devam ettin.. İki yazı daha yazdın.. Kızma, darılma ağabey.. Ama hiç gereği yoktu.. Bu yazılarında Türk edebiyatından, kendi kendilerini dil zaptiyesi ilan eden kerameti kendilerinden menkul reklam meraklılarından örnekler getirerek, kanıtlamaya çalışıyorsun ki, "Ne.. Ne de.." ifadelerini içeren cümlelerin yüklemleri olumlu olur..
Benim yazılarımdan da örnekler veriyorsun, olumlu kullanışa.. Peki Hakkı Ağabey, "Olmaz" diyen oldu mu, kanıt, şahit gereği duyuyorsun..
Ne Ali Saydam'ın, ne de benim böyle bir iddiamız olmadı ki..
Bak gene ne diyorum, yahu..
Şöyle de diyebilirdim tabii..
"Ne Ali Saydam'ın, ne de benim, böyle bir iddiamız oldu ki?.."
Peki hangisi güzel, hangisi daha kolay anlaşılır bu ifadelerin.. Biz diyoruz ki, özne yükleme yakınsa, arada anlam karmaşası yaratacak uzun nesne yoksa, "Olumlu" tamam.. Ama laf uzarsa, dil meramı anlatma, ifade, iletişim içindir çünkü, o zaman açık seçik, olumsuz yüklem kullanılması da doğru olur.. Yani Türkçede iki kullanım şekli de vardır..
Türk Dil Bilimcileri içinde kuralı senin dediğin gibi şaşmaz koyanlar da var, benim dediğim "Olumsuz" kullanımın olabileceğine izin verenler de..
İlk dil bilimcilerimizden, Türkçe Dil Bilgisi konusunda sayısız kitap yazan Türk Dil Kurumu kurucu ve başkanlarından Haydar Ediskun şöyle demişti mesela.. (Alphan Akgül'e teşekkürlerimle..)
"Fiil baştaysa, ya da fiil ile ne'li yapı arasına anlam ilgisini bozacak kelime/kelimeler giriyorsa, ne'li cümlelerde fiil olumsuz olur."
İşte sana "Kural" Hakkı Ağabey.. Hem de en uzmanından.. Türk Dil Bilimini kuranlardan..
Kaldı ki.. Benden çok daha iyi bilirsin, eninde sonunda, "Halkın sesi, hakkın sesi"dir.. Halk alışkanlık edip kullanıyorsa, "Yaygın yanlış/ Galatı meşhur" diye icazet çıkaranlar da gene dil bilimcilerdir.
Hakkı Ağabey, verdiğin örnekler güzel.. Edebiyatımız, Türkçeyi en iyi kullanan şairler, senin dediğin gibi yazmışlar..
Örneğin Yahya Kemal!..
"Günlerce ne gördüm, ne de bir kimseye sordum!.." diyen o..
Ama velakin Hakkı Ağabey, benim canımın için.
"Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol" diyen de ayni Yahya Kemal değil mi?..
Aslında aruzu da bozmaz, yani vezin sorun değil ama..
"Sallanır o kalkışta ne mendil ne bir kol" diyeni sallandırırlar vallahi!..