Ayni gün, ayni sayfa.. Yani Akşam'ın ayni editörü koymuş iki haberi de alt alta..
Biri..
"Özgü Namal 'Benim için Altın Portakal çok önemli bir ödül. Bütün ödüller gibi bir oyuncunun en güzel hediyesi.. Bu ödüle layık olmaya çalışacağım' dedi."
Hemen altındaki öteki..
"Özgü Namal 'Kazanacağımı hiç tahmin etmiyordum. Aslında umurumda da değil. Altın Portakal olsa ne olur, olmasa ne olur!.."
Şimdi bu iki lafı da ayni gün eden kişinin aklından şüphe etmek gerek.. Ama Akşam editörü, Antalya'dan gelen bu iki haber arasındaki çelişkiye zerre aldırmıyor.. Belli meraklı değil, festivali ekrandan bile izlememiş, adı okununca Özgü'nün nasıl havalara fırladığını da görmemiş.. Bir telefonla kıza ulaşmaya dahi üşeniyor..
Ben ulaştım..
"Hiç öyle laf eder miyim" dedi, Özgü.. "Altın Portakal'da yarışıyor olmak dahi, yeterli heyecan, yeterli keyif.. Kazanmasam da olurdu" dedi.. Baron de Coubertin'in Olimpiyatlar aracılığı ile dünyaya yaymağa çalıştığı fair play felsefesi bu.. "Önemli olan, güzel olan yarışmaktır.. Kazanmak değil.."
Özgü'deki güzelliğe, gazete ve gazetecideki çirkinliğe bakar mısınız?.
Serdar Turgut ki, mesleğin ihtisasını Amerika'da yapmıştır, okudu değil mi?.. Her gün medyayı acımasız ve çoğu zaman haklı eleştiren Oray kardeşim de görmüştür herhalde..
Cem Özer'i yerin dibine soktu, Antalya muhabir medyası.. Nurgül'ün ödül almadığını öğrenince kıyametleri koparmış. Jüriye sövmüş, biletini değiştirip, kenti erken terk etmiş, Gala'ya katılmamış..
Cengiz Semercioğlu konuşmuş Cem'le de.. "Bunları yaptın mı" diye..
"Gençken yapardım, ama artık başımda kavak yelleri esmiyor" demiş.. "Sabah erken İstanbul'da toplantım vardı. Sabah, Medyatava sonuçları açıklayınca, kalmak için kendimi zorlamama gerek kalmadı. Mutluluk filmini ilk kez Antalya'da izledim. Özgü de Murat da muhteşem oynamışlar. Altın Portakallar hak edenlere gitmiştir."
Peki ya Medyatava'nın yaptığı.. Bu internet sitelerine bakmamak, Yasemin'in de bakıp önüme koymasını yasaklamakla ne kadar haklıyım..
Yani ne marifet ama, sonuçları birilerinden sızdırıp, sabah açıklayarak gece yapılacak Galanın içine etmeleri.. Boyları büyümüştür beş santim.. Millet de tapmıştır, Medyatava'ya.. "Vay be ne gazeteci bunlar" diye..
Yahu insanda biraz insanlık, biraz emeğe, gayrete, masrafa saygı, biraz vicdan olmaz mı?. Ne geçti elinize geceyi piç ettiğiniz için..
O haberi sızdıran jüri üyesinin de Allah belasını versin, o da ayrı..
Tabii ordaysa gitmesin, değilse gelsin de ödülünü bizzat alsın diye kazananlara telefon eden sivri akıllı, aşağılık kompleksli festival yöneticisi kimse ona da saymam gerek..
Bir de züppe aydınlarımız, kalemlerimiz var.. Festivale çamur atmak, küçümsemek, yok etmek için çırpınan.. Festival virüs kadar küçülürse, bu fındık fareleri dev kalacaklar ya yanında..
Yahu Cannes'ı Cannes yapan, Fransız medyası.. Sorumlu.. Sahiplenen.. Antalya'nın Cannes'dan eksiği yok, fazlası var.. Niye Cannes olmasın, niye, aşağılık kompleksli, kendi ülkesini beğenmez, Türkiye'den, Türk'ten utanan zavallılar!..
Eleştiri tabii lazım.. Her yıl daha güzel, daha büyük olması için..
Ama küçümsemek.. Ama elinin tersi ile itmek..
Bu ülkenin sineması da, sinema organizasyonları da sizin çapınızı binlerce kere katlar, ufak adamlar.. At sizin gibi sinekleri kovmak için kuyruğunu kullanır bilir misiniz?..