"Yoğun işlerim dolayısı ile davetinize katılamadığım için.." klasik klişesi ile başlıyordu sunucunun sahnede okuduğu telgraf..
Katılınmayan davet, Antalya'nın artık dünya literatüründe yer alan, Aspendos Opera ve Bale Festivaliydi.. Uluslararası.. Geleneksel.. 14'üncüsü..
Antalya Türkiye'de turizmin simgesiydi. Aspendos Festivali de, bu ülkede turizmin, uluslararası turizmin doruğu..
Aspendos açılışı, Türkiye'de turizm sezonunun açılışıydı bir bakıma..
Kültürel bir açılış..Ve de anlamlı.. Yunan tenor Mario Frangulis, Ankara Devlet Opera ve Bale Orkestrası eşliğinde söylüyordu. Türk Yunan dostluğuna, kardeşliğine gönderme.. Bu dostluğu turizm alanında geliştirebilsek, Ege, dünya turizminin merkezi olur, o kadar önemli ve anlamlı..
Ve yoğun işleri dolayısı ile o gece orada bulunmayan davetli, bu ülkenin Turizm ve Kültür Bakanı'ydı.
Yani aslında ev sahibi olması, konukları karşılaması ve ağırlaması gereken adam..
Bir Turizm, bir Kültür Bakanı'nın böyle önemli bir turizm ve böyle anlamlı bir kültür gecesinde orada olmak, açılışı bizzat yapmaktan daha önemli ne işi olabilirdi acaba?..
Patronuna telgraf gönderebilirdi "Bu gece Antalya'da olmak zorunda kaldığımdan AKP'nin seçim çalışmalarına katılamıyorum" diye..
***
Antalya diyorum hep.. Simge olduğundan.. En yoğun turizm altyapısına sahip bulunduğundan.. Yoksa kastım bu kentin belediye sınırları ile kısıtlı değil.. Tüm Ege ve Akdeniz'i anlayın, ben Antalya dedikçe.. Ayvalık'ı, Çeşme'yi, Bodrum, Marmaris, Kaş, Fethiye, Side, Alanya'yı düşünün..
Burada, Türkiye'nin ekonomik gücünü ve halkının refahını katlayacak bir altyapı hazır bekliyor çünkü.. Sadece bilinçli bir organizasyonla, bu ülkeye milyarlarca dolar, euro çekecek, bu ülke insanına çok iyi paralı yüzbinlerce iş imkânı açacak, bu ülke tarım ve sanayi üreticisine dev talepler yaratacak bir bacasız sanayi için her şey, ama her şey var..
Hayır.. Yağ, un, şekerden söz etmiyorum.. "Helva yapalım" demiyorum.. Çünkü helva da hazır.. Olmayan şey, bu helvayı masaya koyacak organizasyon.. Düşünce.. Politika..
Bu ülkenin turizm politikası yok.. Turgut Özal'ın vardı, onunla bitti.. Ardından gelenlerin aklına gelmedi Turizm.. Hatta "Turist gelir, ahlak gider" diyen din tacirleri, devlet politikasına egemen olmaya başladılar.
Sözüm ona Antalyalı, sözüm ona sorunu en iyi bilmesi gereken, sözüm ona turizmin ülkeye katkısının en iyi farkında olması gereken liderler (!) bile bırakın etkili olmayı, çıkıp iki çift laf etmediler..
İşlerinin yoğunluğundan Antalya Uluslararası Opera ve Bale Festivali'nin 14'üncüsünün açılışına gelemeyen Kültür (!) ve Turizm (!) Bakanı Atilla Koç, gökten zembille düşmedi. Tansu Çiller'inden, Deniz Baykal'ına en çağdaş, en ileri düşünceli olmaları gerekenlerin ihanet ettikleri bir sektöre "Turist dövizi ahlak götürür" lafından oy umanların içinden çıkan bir politikacıdan hayır mı gelirdi?..
***
Bir turizm politikası olmayan ve turizme sahip çıkan tek lideri bulunmayan bir ülkede turizmin nasıl ayağa kalkacağını tartışmak dünyanın en zor işi.. Ama yapılmalı.. Biri yapmalı.. Birileri bayrağı ele alıp yola düşmeli..
Biz düşünceyi başlatacağız.. Her şeye rağmen yapılabilecek şeyler olduğuna inanıyoruz. Yapılabilecekleri anlatacağız.
Yaparlar mı?..
Birileri yapmalı!.. Biz bu "Birileri"ni arayacağız!..