Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Leyla ile Mecnun.. Doğuramayan dağ!..

"LEYLİ dedi verdi canı şirin
Ol aşık u bi kararı miskin"
diye biter, Fuzuli'nin bir edebiyat başyapıtı olan Leyla İle Mecnun öyküsü.
Batı edebiyatında Romeo ve Jülyet ile Shakespeare neyse, Doğu edebiyatında Fuzuli ve Leyla ile Mecnun odur..
Böyle düşünerek tuttum, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nun yolunu.. Harika bir gece geçireceğimi düşünüyordum..
Bir defa Yalçın Tura .. Ölümsüz Keşanlı Ali müzikalinin o hâlâ ezber bildiğim şarkılarına, müziğine imza atan adam.. Bir defa İskender Pala'nın Fuzuli'den gene aruz vezni ile şiirsel, üstelik, bugünkü Türkçe ile oyunlaştırması.. Bir defa Ali Taygun gibi doğu, batı, klasik, çağdaş tiyatroyu iyi bilen, hepsini nasıl özümlediğini dünya efsanesine dönüşen Lirik Tarih ile bir kez daha kanıtlayan yönetmen..
Ve de İstanbul Belediyesi'nin, hiçbir özel tiyatronun aklından bile geçiremediği maddi imkânları..
Yok yok, yani..
Peki gecenin sonunda..
İki genç kız yaklaştı yanıma.. Lise son.. Ya da üniversite ilk.. O yaşlar.. Çekinerek sordular, "Nasıl buldunuz" diye.. Hallerinden belli.. "Kabahat bizde mi?.. Anlamadık mı" der gibiler.. Karşı soruyu anında dayadım..
"Siz nasıl buldunuz?."
Kekeledi ikisi de..
"Biraz sıkıldık.."
Güldüm..
"Ben de biraz sıkıldım çocuklar, merak etmeyin.."
Bütün gece bekledim, dağ doğuracak diye.. Bir şey doğmadı..
Bir defa bir müzikal oyun yok ortada.. Dramatik yapı yok ki olsun.. Sayıları artırılmış meddahlar Leyla ile Mecnun meselini şiirsel bir dille anlatıyorlar. Oyun diyalogları yok.. Sırası gelen öne çıkıp şiir okuyor.. Shakespeare de şiirdir. Ama şiir mi dinlersiniz sahnede, oyun mu izlersiniz?..
Yalçın Tura da bu şiire fon müziği yapmış.. Güzel.. Başından sonuna Anadolu motifleri ile süslü güzel bir müzik.. Ama hani kitap okurken uzanır, sete de bir müzik seçersiniz, arka planda kafa dinlendirsin diye.. Öylesi.. Akılda kalıcı, oyundan çıkarken insanın mırıldanacağı, ıslıkla çalacağı tek şarkı yok.. Nasıl müzikal o zaman..
Oyun değil... Müzikal değil..
Peki ne?..
Carmina Burana'yı bilir misiniz?. Halk şarkılarını birbirine ekleyerek yapılmış müzikli anlatım. Orkestra.. Koro.. Solistler.. İlle de benzetmek gerekirse, yerli Carmina Burana.. Ya da ne bileyim.. Şiirsel senfoni..
Haa.. Bir de bale var.. Mevlevi ayinlerinden, Bursa Kılıç Kalkan'a kadar esinlenmiş Anadolu figürlerinden oluşan danslar.. Ama akılda kalıcı bir dans sahnesi yok. Konservatuar müsameresi gibi..
Ali Taygun olunca Brecht de var tabii.. Siyah merdivenlerden oluşan dekor.. Baştan aşağı siyah üzerine kostümler.. İçler iyice kararsın diye her şey yapılmış..
Bir de yorum.. Müzikalde oynayacak sanatçının oyuncu olması lazım. Sesi olması lazım.. Dans etmesi lazım.. Üçü bir arada yetenek bulmak kolay mı?. Kolayı var.
Üç Leyla, üç Mecnun çıkarırsın sahneye.. Biri oynar, biri söyler, biri dans eder.. Seyircinin kafası karışır ama, boş ver. Bunun adı çağdaş yorum olur.
Valla "Çağdaşım" diye kendine güvenen gitsin. Ben kimseye tavsiye edemem.. Keşanlı'ya yüz defa gittim. Bu bir defa çekilir ama, bir daha yandım Allah gitmem..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA