Musa Kart, harika bir şaka hazırlamıştı, Yaşamdan Dakikalar'a bu hafta.. Perşembe gecesi izlediniz. Pazar sabahı tekrarı var.
Haşmet, Sunay, Nebil, ben dördümüz stüdyodayız. Hava ısınmaya başlıyor. Önce süveterler fora.. Sonra gömlekler, ardından tişörtler.. Belden yukarımız çıplak ama hâlâ kan ter içindeyiz ki, Nebil ayağa kalkıyor, elini pantolon kemerine atıyor. Tam o anda görüntünün üzerine bir damga "Güm" diye biniyor. Okuyoruz..
"Birisi artık küresel ısınmaya 'Dur' demeli.."
Musa hem de nasıl haklı..
Her yıl bu günlerde kar ve soğukla boğuşurduk, şimdi bahar yaşıyoruz. Bu kaçıncı pastırma yazı.. Hava sıcak, yağış yok.. Yağmazsa, hele kar yağmazsa yandık bu yaz.. Gene su kısıntıları, gene vapurla su taşımaya kalkmalar, aklınıza ne gelirse.. Duş alamaz olacağız. Barajlar bugünden dibe vurdu, yazı düşünün bir.. Yağmurla da dolmaz baraj. Kar gerek ille, yavaş yavaş erisin de devamlı doldursun..
Dün gece İsviçre'den konuklarım vardı, Erdal'la eşi Hülya.. Luzern'deki Havanna Barın sahipleri.. "Orada yağdı mı kar" dedim.. "Yok" dediler.. Kar turizmcileri kan ağlıyormuş, yemyeşil dağlarda..
En kuzeyde dünya haritası yeniden çiziliyor.. Buzullar eriyince, Grönland'ın parçası zannedilen yarım adaların aslında ada oldukları ortaya çıkmış. Onları birleştiren buz dağları imiş meğer, şimdi yok..
Dün Herald Tribune'de Ken Caldeira'nın yazısını okuyorum. Adam Küresel Çevrebilimci (Global ecology.)
İşi özetlemiş önce..
Havayı ısıtan şey karbondioksit.. Bunun sonucu buzullar eriyor, okyanusta su seviyesi yükseliyor. Kasırgalar coşuyor. Tropik hastalıklar salgına dönüşüyor, kuraklık, açlık ve deniz seli baskın ihtimalleri iyice artıyor.
Çare..
"Ağaç dikmek çare mi" diye soruyor, Üstat Ken..
Kömür, petrol, doğal gaz türü her enerji kullanışımızda karbondioksit üretiyoruz. Buna karşılık yaşam süreci boyunca her ağaç bir tondan fazla karbondioksit alıyor havadan. Ayırıyor. Karbonu kendi büyümesi ve yaşaması için saklıyor, oksijeni havaya geri veriyor. Bu mantıkla ağaç dikmek, küresel ısınmaya karşı iyi bir çözüm. O zaman hemen gidip bir ağaç dikmeli herkes.. Buna vaktiniz yok mu?. Çaresi var. Yığınla kurum bu işi sizin adınıza yapmaya hazır. Çevrenizde bunlardan biri vardır mutlak. Bir telefon, bir email..
Ne var ki, Ken Caldeira "Ağacın faydası tartışılmaz ama, iş küresel ısınmaya gelince, tropik ormanların dışında ağaç artırmanın soruna pek çare olmadığını ileri süren bilim adamları var" diyor.
Bu arada.. Tersine etkiler de var. Ağaç sadece karbondioksit tüketmiyor. Çevreye göre daha koyu renkli olduğundan daha fazla güneş ışığı çekiyor, yani güneşin dünyayı ısıtmasını artırıyor. Beyaz kar üzerine gelen tüm güneş ışınlarını geri çevirirken, yeşil orman emiyor.. Karlık bölgelerde ormanlık arazilerin belirli şekilde daha sıcak olması bundan..
Buna karşılık özellikle tropik ormanlar derinliklerdeki suyu emiyor ve yapraklarından buharlaştırıyorlar. Bu da bulutları oluşturuyor. Bulut güneş ışınlarını dünyaya varmadan geri çeviriyor, yani iklimi serinletiyor.
Özetle ağaç işi çorba.. Nalına mıhına..
Ken üstat "Her şeye rağmen ağaç dikmek etkili bir çözüm, bunu yapalım, ama yetmeyeceğini de bilelim" diyor..
Yeterli önlem, karbondioksit üretimini azaltmak. Bunun da tek çaresi var.. Önümüzdeki 50 yıl içinde karbona dayalı enerji tüketimini (Kömür, petrol, gaz) kısıp, yerine karbondioksit üretmeyen enerjiler koymak.. Rüzgâr, güneş ve de nükleer enerjiler gibi..
İnsanın bugün ulaştığı refah seviyesinden geri dönmesini istemek mantıklı ve akılcı değil.. Doğru.. O zaman yapılacak şey, yaşamı değil, enerjiyi değiştirmek. Başka da çare yok ufukta!..
Ken Caldeira diyor ki..
"Önce ülkemizin politik liderlerinden enerji sistemimizde devrimler yapmalarını ve aldığımız çevre mirasını korumalarını isteyelim. Sonra gidip ağaç dikebiliriz."
Ben de diyorum ki..
"Ne lazımsa hemen, acilen yapalım, çünkü sıra Nebil'in kemerine geldi, gerçekten.."