Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Ne ölümden korkmak ayıp ne de düşünmek ölümü..

Check-up salgınını Amerikalılar başlattı.. Hani hastalığı başından yakalarsan, tedavi kolay oluyor ya.. Yılda biri, üç ayda bire getirdiler hatta.. Sonra da itirazlar başladı. Bir takım bilim adamları çıkıp dediler ki..
"Ey ahali.. Check-up yaptırıp sonuçları beklerken merak ve endişe ile geçen zamanın insana yüklediği stres, o checkupta ortaya çıkacak hastalıktan daha zararlı.."
Salgın bitti.. İş normale döndü..
Ben normale uymaya çalışanlardanım.. Bir, bilemedin iki yılda Hasan İnsel'in kapısını çalarım.. O da beni tepeden tırnağa elden geçirir..
Bu defa biraz fazla ara vermiş olmalıyım, önce fırçayı bastı.. Sonra yeminle söz aldı ki, bundan böyle bir yılı geçirmeyeceğim.. Sonra testler başladı..
İlk araştırmalarda, akciğer ve troidde bazı gölgeler ortaya çıktı. Kalpte de bir zaaf belirtisi.. Daha ileri araştırmalar gerekti yani.. Bu "daha" dediğim 15 gün falan sürdü, sonuçları alana dek..
Şimdi iki kritik yerde şüphe.. Kalpte şüphe.. Bende zaten şeker var, yüksek tansiyon var, geçmişte sarılık var, kolestrol var. Anne ve baba genç yaşlarında kanser ve kalpten ölmüşler..
O gece uzandım yatağa, aklıma Nâzım geldi, Zülfü ile tanıdığım dizeleri ile.. Hani Karlı Kayın Ormanı vardı ya..
"ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü."
diyordu ya usta..
Düşündüm ölümü açıkçası..
..Ve ne gördüm biliyor musunuz?..
Ölümden korkmadığımı.. Hazır olduğumu hissettim..
Neden?..
Dolu dolu yaşamıştım da ondan..
Yaşamış olmanın, yıl sayıları ile alakası yok.. O yıllarda nasıl yaşadığın önemli..
Geriye dönüp baktım hayatıma, yatakta uzanırken.. Hani film şeridi gibi derler ya, öylesi..
Yahu ne dolu yaşamışım ben..
Ne mutlu bir ailem olmuş başlangıçta.. Ne sıcak.. Sonra okullarım.. Ne keyifli okumuşum.. Ve dostlarım.. Dünyanın en güzel insanları dostlarım olmuş.. Hemen hepsi hâlâ etrafımda.. En güzel mesleği seçmişim.. Ne sevmişim yaptığım işi.. Yönetici olarak bu ülkenin en güzel, en unutulmaz dergisini çıkarmışım.. Yazar olarak, milyonların sevgisini kazanmış, paylaşılmaz olmuşum.. Doruklara vurmuşum..
Dünyayı gezmişim.. En güzel yerlerinde bulunmuşum.. Görmek istediğim hemen her şeyi görmüşüm..
Ve de özel yaşam.. Sevmelerin, sevilmelerin en doyulmaz, en unutulmazlarını yaşamışım.. En güzel kızlarla gezip, en seçmeleri ile en harika aşklar yaşamışım.. Holly ile 10 muhteşem sene.. Son zamanlarda, masallarda bile olmaz altı yıl yaşamışım!.. Altı rüya yıl!..
67 değil, 670 yılı dolduracak harika anılar..
Düşündüm.. Tekrar tekrar düşündüm.. İçimde ukdeler yok mu?.. Var tabii.. Olmaz olur mu, insan ukdesiz.. Ama yaşadıklarım, ömre bedel..
Ömre bedel!..
Kalktım yataktan.. Aşağı indim.. Nâzım'ın şiirini buldum, internette.. Şairin ölümle sohbet ettiği satırları.. Şarkıda olmayan satırlar dahil..

yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.

en acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak
öleceğimizi bilip,
öleceğimizi mutlak.

memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
bayramoğlu, bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?

***

Yarın bayram.. Yarın yeni yıl!.. Kutlu olsun.. Mutlu olsun.. İçimizde kalan ukdeleri de yeni yılda tamamlarız inşallah.. Hep birlikte..
Bu arada.. Sonuçlar geldi. Endişeye gerek bir durum yok..
Yani..
Hayat aynen devam ediyor!..
Yani..
Bayramoğlu.. Bayramoğlu!..
Ölümden öteye köy var mı bilmem.. Ama ölümden beride muhteşem, müthiş, olağanüstü, harikulade bir köy var..
Yaşamak!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA