Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Halka yardım eden polis olabilmek..

SORUN galiba eğitimde.. Polisimize birinci, ilk, en baştaki, en önce, en evvel gelen görevinin "İnsana yardım etmek" olduğu öğretilmiyor.. Öğretilmediği için de, bu ülkenin en cefakâr, en fedakar koşullarda yaşayan, yaptıkları gözlenmeyip, her fırsatta yerden yere vurulan polisleri arkalarına halkı alamıyorlar..
Yazık oluyor..
Kaç defa ben yaşadım.. Elimde bilet giremiyorum.. Yasal park yeri bir sebeble kapatılmış..
"Ne yapayım" diye polise gidiyorum.. Başka kime gidebilirim ki..
Yanıt..
"Gelirken bana mı sordun.."
Peki ben bu polisi nasıl seveyim şimdi?..
Hafta sonu sözleşmişler gibi, çok farklı kişiler arka arkaya içlerini döktüler..
Zeynep Madra.. Hem de kendi dükkânının kokteylinde, dükkânını değil, polisi anlattı bana..
İstanbul'un en mutena yeri ya Nişantaşı.. Amerika'dan gelen bir konuğu ile yürürken, kadının çantasını kapıp kaçmışlar.. Polise gitmişler. Çanta geri gelsin diye değil.. İçindekiler bir tutanağa yazılırsa, kadın sigortadan karşılığını alacak. Amerika'da sigortalar böyle.. Anında öder.. Bin dereden su getirmez. Ödememeyi ya da mümkün olduğunca geç ödemeyi marifet saymaz..
Dedi ki Zeynep.. "Tavrı görmeliydin poliste.. Sanki hırsız masum, suçlu biziz.. Öyle davrandılar. Zaptı güç bela alabildik. Arkadaşımı otele bıraktım. Evim Nişantaşı'nda iki adım.. Yürümeye karar verdim.. Bir anda iki koluma iki adam girdi.. Tinerci.. Nasıl bir çığlık attım, nasıl elimdeki çantayı birinin suratına çarpıp kendimi kurtardım, nasıl eve vardım, bilmiyorum.."
Dikkat buyurun. Ayni insanın başına, ayni gece, ayni Nişantaşı'nda iki vukuat geliyor..
Neresi burası?.. Yeni dağ başı.. İstanbul'un göbeği..
Pazar günü Ertekin'de oturuyorum.. İki kadın.. İki dert anlattılar..
Birinin kocası sabah erkenden fena halde içmiş. Ayakta duracak hali yok.. Fırlamış evden, atlamış arabaya.. Maazallah hem kendi gider, hem başkaları..
Açmış ünlü Polis İmdat telefonunu.. Anlatmış, kocasını.. Arabanın plakasını vermiş, markası, rengini, her şeyi söylemiş.. "Şu anda İstanbul caddelerinde.. İş işten geçmeden engelleyin" diye..
Hareket yok.. Telefon üstüne telefon.. Dinleyen bile çıkmamış.. Sonunda kendi bulmuş kocasını, yolun kenarında, direksiyon üzerinde sızmış..
Bu işe de karışmazsa Polis İmdat, neye karışır, hadi söyleyin..
Otobanda geliyorlar.. İki kadın, iki de küçük kız.. Benzinci kazıklamış onları.. Fullemiş güya.. Ama 30 kilometre sonra stop.. Benzin bitmiş.. Gecenin bir yarısı.. Hakiki dağ başında kalmışsınız.. Kimi ararsınız?.. Tabii polisi.. Aramışlar.. "Yapacak bir şey yok" demiş polis.. "Kaza olsa, adam ölse gelirdiniz ama.." "O zaman gelirdik, görevimiz" demiş polis.. O görev ama dağ başında gece yarısı yapayalnız kalmış iki kadın ve iki çocuğa yardım görev değil..
Aklına Ankara'nın tepelerinden bir tanıdık gelmiş.. Onu aramış.. 10 dakika geçmeden bir değil iki polis arabası..
"Bize onun yakını olduğunuzu niye söylemediniz?.. Bu saatte adamı rahatsız ettiniz" demezler mi bir de..

***
Ben polisimi sevmek istiyorum.. Ben ülke insanımın polisi sevmesini, polisine güvenmesini istiyorum, Sayın İçişleri Bakanı.. Sayın Emniyet Genel Müdürü.. Ve de çok sayın Polis Koleji ve Polis Akademisi eğitimcileri..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA