Angel de la Fuente, dünya tatlısı bir İspanyol iş adamı.. Ertekin'de rastladım tesadüfen.. Büyük salonları değil, böyle birkaç masalık küçük, herkesin birbirini tanıdığı, selamlaştığı yerleri severmiş, benim gibi..
Bana benzeyen bir yanı daha var.. Fena halde meraklı güzel sanatlara.. Laf lafı, laf kapıyı açınca, Goyalar, El Grecolar, Velasquezler, Picassolar konuşmaya başladık..
Angel, ülkesinin gurur duyduğu müzeleri, katedralleri anlatırken, bunların çoğunu gezdiğim ve gördüğümü anlayınca daha da keyiflendi. Bu sırada kendisi de müthiş bir resim koleksiyoncusu Mudo da gelip, sohbete katılmaz mı?..
Aklı fikri işlerinde olan iş adamlarını anlamakta güçlük çeker, bu yüzden sanata meraklı olanlara ayrı ilgi ve sempati duyarım..
Nasıl güzel bir geceye dönüştü birden, hava..
Angel de la Fuente, Pampalanone kentinden.. Hani şu yılda bir defa boğaları sokaklara salıp önlerinde koşarlar ya.. İşte o kent..
"Hakiki İspanya biziz" diyor gururla..
Türkiye'ye niye gelmiş..
Onu da konuştuk tabii..
Fena halde dertli.. Elini vermiş, kolunu kaptırmış..
Geçen yıl Tekel Genel Müdürü Sezai Ensari, yanında Şenol Çelik adlı iş adamı ile İspanya'ya gelmişler. Tekel'in sert sigara kutusu yapacak makinelere ihtiyacı var. Bu makineler de, Angel'in MTS adlı şirketinde var.
Anlaşma yapılmış.. Makineler gelmiş, Tokat fabrikasına Tekel uzmanlarının gözetiminde yerleştirilmiş. Testler yapılmış. Makinelerin projeye, fiyatlarının uluslararası normlara uygun olduğuna dair raporlar verilmiş..
Sonrası film..
Tekel'in özelleştirilmesine bir hafta kala bir yazı gelmiş MTS'ye.. "Tekel Üst Kurulu makinelerinizi beğenmedi. Gelin geri alın.. Üretim sahası dışına çıkarın hemen.."
Haydaa!..
"Bütün bu işler olup biterken, böyle bir kurulun varlığını bile hissetmedik" diyor Angel..
Türkiye'ye gelmişler.. Soruşturmuşlar.. Bakmışlar ki, Tekel Üst Kurulu ile Genel Müdür arasında kişisel husumetler olduğuna dair laflar dolaşıyor etrafta.. "Peki" demişler kerhen.. "Verin makinelerimizi alıp gidelim.." Ona da müsaade edilmemiş iyi mi?.
"Kırk yıldır dünyanın her yerinde iş yapan ve çok iyi bir ismi olan firmamız için ne kötü durum" diyor Angel..
Ülkemiz için de.. Bir yanda "Yabancı sermaye" diye çırpınıyoruz. Sonra da, devlete, doğrudan devlete inanarak ve onunla anlaşarak gelenlere, kendi iç işlerimizden kaynaklanan sorunlar çıkarıyoruz..
Bergama Altın Madeni gibi.. Yabancı sermaye ürkek.. Güvenilmeyen ülkeye gider mi?. Devletinin sözüne güvenilmeyen ülke olur mu?.
Angel de la Fuente "El Mundo ve El Pais gazeteleri genel yayın müdürleri yakın arkadaşlarım" diye anlattı lafın bir yerinde..
Şimdi İspanya'nın bu iki büyük, bu iki uluslararası gazetesi, dostlarının başına Türkiye'de gelenleri yazmaya başlarlarsa, pirincin taşını nasıl ayıklarız, peki?..