"Anlamadığımız şeyleri sevmeseydik eğer, kadınları nasıl severdik Bülent" dedim.. Oya güldü, daha çok..
Modern Sanatlar Müzesi'ni geziyoruz.. Çok sevgili dostlarım Oya-Bülent Eczacıbaşı ile.. Ayrı ayrı severim de, çift olarak da ayrı severim.. Garip bir his vardır içimde.. Nejat Bey'den emanet gibidirler bana.. Ne müthiş bir adamdı Nejat Bey.. Nasıl içten iki dost olmuştuk..
İstanbul Festivali'ni kuran adamdı.. Sanata ve kültüre en çok yatırım yapan, yapmakla kalmayıp içinde yaşayan adamdı.. Adamdı..
Onun başlattığı Ayazağa Kültür Merkezi'nin Cumhurbaşkanı Sezer'in yakın ilgisine rağmen, Bülent Ecevit'in kini ve Erkan Mumcu'nun bir türlü becerememesi yüzünden, Truva Harabeleri gibi durması içimde ukdedir.. O bina tamamlansa, içinde oyunlar, baleler, konserler, kongreler yapılmaya başlansa.. Sergiler açılsa.. Sanata ve kültüre meraklı insanlarla dolup boşalmaya başlasa, Nejat Bey de yaşamaya başlayacak gibi gelir bana..
Bir başka sevdim Nejat Bey'i..
Bülent ve Oya sevgimin kaynağı, o olmalı..
Nejat Bey'den aldıkları bayrağı taşıdılar.. Modern Sanatlar Müzesi'ni yoktan var ettiler..
Açılışa gitmedim. Başbakan'ın gittiği yerlere gitmemeye özen gösteriyorum.. Çünkü "Başbakan geliyor" diye öyle bir kampanya başlıyor ki, poliste.. Vatandaş öyle işkence görüyor ki.. Yollar kesiliyor, trafik kilitleniyor, insanlar tartaklanıyorlar.. Görmeye tahammülüm yok.. Gitmiyorum..
Bülent aradı, "Birlikte gezelim" diye.. Nasıl mutlu oldum..
İlk randevuda ben hastalandım.. İkincide, onun ani bir Avrupa gezisi çıktı.. Allah'ın emri üç ya.. İki ay sonra başardık..
Kapıda Oya.. Ama ona "Merhaba" demeden daha, başladı mutluluğum.. Tam girişte bir yığın ilkokul öğrencisi.. Çocuklar müzeye gelmişler.. Cıvıl cıvıl..
Müzede çocuklar.. İşte Türkiye'de en çok görmek istediğim sahne.. Başka ülkelerde görüp de hasetten, kıskançlıktan öldüğüm manzara.. Oya anlattı.. Çocukların gezileri, düzenli, programlı.. Girişte bir minik salon onlara ayrılmış. Sadece gezmiyor, bu minik salonda gezdikleri ile ilgili pek çok şey de öğreniyorlar. Bir gün geçiriyorlar, orada..
Oya ikinci müjdeyi verdi.. "İki ayda 100 bin kişi gezdi.."
Hem de Modern Sanatlar Müzesi'ni iki ayda 100 bin kişinin gezmesi muhteşem bir şey..
Bilbao'da dünyaca ünlü Modern Sanatlar Müzesi Gugenheim, otelden 200 metre ilerdeydi. 100'e yakın gazeteci idik, maç için.. 3 kişi gitmiştik müzeye..
Gazeteler yazmazken, televizyonlar göstermezken, 100 bin müze gezicisi.. Benim halkım, medyanın çok ötesinde..
Adnan Çoker'in resmi önünde durdum.. "Bu kadar genç çizgileri olan adam 82 yaşında" dedim..
Bülent "Ben seni korka korka çağırdım, senin başın modern sanatlarla pek hoş değil.. Sevmezsin sanırdım" dedi..
Orda dedim işte "Anlamadığımız şeyleri sevmeseydik eğer, kadınları nasıl severdik" diye.. "Ben anlamadığımı söyledim.. Hâlâ da anladığımı söyleyemem.. Ama insan anlamasa da sevebilir.. Doğru bir zevk alanım var. Bu alandaki her şeyi severim.. Ama alanın dışında kalıp da kendini sevdirenler vardır.. Benim sevdiklerime ilave, kendini sevdirenler.. Ben klasik resmi severim. Ama modern resimden de kendini sevdirenler var.. Adnan Çoker bunlardandır.. Picasso bunlardandır.."
Modern Sanatlar Müzesi'nde, klasik ve modern resim yan yana.. Türünün en güzel örnekleri.. Mesela, Devlet Resim Heykel Müzesi'nden ödünç bir Osman Hamdi var, devasa.. Koca duvarda tek başına duruyor ve on dakika baktırıyor..
Fahrelnisa Zeyd açılışa ağırlığını koymuş. Müthiş bir koleksiyon..
Lisede öğrencisi olmaktan gurur duyduğum Eşref Üren ve okulun karşısındaki Kurtuluş Parkı tablosuna bakarken gözlerimin nemini saklamakta zorlandım, dostlarımdan..
Mehmet Güleryüz'ün sarıları.. Van Gogh'tan beri taptığım sarılarla, Karşı Rüzgâr'ı..
Cihat Burak'ın güldüren Askerlik Hatırası..
Süleyman Seyyid'in Portakal'ı..
Burhan Doğançay .. Yırtılmış Afişler.. "Bunun minik bir replikası, çalışma odamda tam karşımda duruyor" deyince, gene şaşırdı Bülent.. Promat çok şirin bir 2005 takvimi yapmış bu üç boyutlu tablodan, Doğançay'ın imzası ile sayılı.. Gelişim Yayınları'ndan müdürüm, her zaman kardeşim Cumhur Çinpolat, yeni yıl armağanı diye getirmişti. Promat işinin sanat olduğu bilincinde bir matbaa. 1997'den bu yana sanatsal takvimler yapıyor.. Haluk Çobanoğlu, Bedri Rahmi ve Eren Eyüpoğlu, Süleyman Saim Tekcan, Burhan Uğur, İsmail Acar, Jale Yılmabaşar ve Erol Akyavaş'dan sonra, Doğançay..
Müzeyi gezmeye doyamadım.. Daha neler neler var içinde.. Bir fotoğraf sergisi.. "Bizden görünenler.." Cumhuriyet sonrası Türk fotoğrafçılığı.. Bir video odası.. Seçip izliyorsunuz.. Bir kütüphane.. Sanat üzerine.. Oturun okuyun.. Bir bilgisayar, internet bölümü.. İnteraktif tam burası..
Üç sinema var.. Sinema sanatının en ilginç filmleri.. Sinematek gibi.. İki hatıra eşya dükkânı.. Ve de bir dünya şirini cafe restoran.. Oturdunuz mu, Boğaz ve Sultanahmet boydan boya..
Oya "Dünyanın en güzel müzesi değiliz, ama dünyanın en güzel manzaralı müzesiyiz kesin" dedi..
Cafe-restoranın başında Umut var.. Umut demek, klas demek.. Borsa ve Loft'un tüm deneyimini buraya taşımışlar..
Harika da bir yemek yedik.. Sonra terası gezdik.. Havalar ısınınca burası da cafenin bir parçası olacak..
Size bir şey diyeyim mi?..
Burası.. İstanbul Modern Sanatlar Müzesi İstanbul'un en güzel, en yoğun buluşma yeri olacak.. İnsanlar, sevgililer birbirlerine burada randevu verecekler..
Modern Sanatlar Müzesi İstanbul'un gururu olacak.. İstanbul'un canına can katacak..
Bana kattığı gibi..
Teşekkürler Nejat Bey.. Her adımda seni andım.. Her adımda Bülent'e bakıp "Ne mutlu, kutlu babasın, böyle bir oğul yetiştirdin" dedim..
Ayrılırken, hayatını nerdeyse bu müze ile özdeşleştirdiğini hissettiğim Oya'ya bu defa, minnet ve şükranla sarıldım!.