Şengün telefonda nasıl hayıflanıyordu.. "Nerdeydin Hıncal.. En çok sizi aradım.. Seni ve M. Ali Ağabeyi.. Orada olmanız gerekirdi.." Mektebi Mülkiye'nin 145'inci Kuruluş Törenleri arasına, harika dekanımız Celal Göle, bir MülkiyeHarbiye maçı koymuş.. Celal bizim mahallenin çocuğu.. MülkiyeHarbiye devrinde, bizim Kemal'le sokakta misket oynardı.. Nerden bilir?..
Öyle efsane idi ki o maçlar, dinleye dinleye büyümüş demek..
Mülkiye'nin minnacık salonunda oynanırdı maçlar.. Salonda tek sıra oturulur. Balkonda da üç sıra falan.. Alt alta, üst üste 200 kişiyi geçmez kapasite..
Ama yıkılırdı o salon, MülkiyeHarbiye maçlarında.. Yıkılırdı..
Bizim ev civarda.. Salona, soyunma odasının penceresinden kaçak dalardık. Üstad, nur içinde yatsın, salonun bekçisi, Mülkiyespor'un babası üstad ayarlardı. Parasız girmenin başka yolu yok ki.. Bizde de para yok..
Bazen geç kalırdık. Salona yaklaşırken, mahalleyi saran marştan, kimin önde olduğunu anlardık..
"Yıldırımlar yaratan.." diye gürlüyorsa etraf, Harbiye maçı götürüyor demekti.. "Ey vatan göz yaşların dinsin" diye inliyorsa da, Mülkiye..
Böyle güzel bir rekabet görülmemiştir.. Küfür yok.. Çirkin söz yok.. Sadece coşku var.. Kendi marşları ile coşku.. Küfürü ne yazık ki, Kolej soktu salonlara.. Hem de en iyi eğitilmiş çocuklar Armağan Asena'nın o müthiş takımını desteklemek için Kolej marşını yeterli bulmadılar. Bir de küfüre başladılar.. Öyle mücadele ederdim ki onlarla, o zaman güçlü yerel basında.. Adım Kolej düşmanına bu yüzden çıkmıştır. Küfür dediğim de bugünkülerin yanında masum ninni kalır.. Anlayın nerden nereye geldik..
Çoğu kavga ile biterdi MülkiyeHarbiye maçlarının.. Ama o kavgalar bir başkaydı. Bir kin, nefret, düşmanlık yaratmazdı. Sporcusundan öğrencisine, Mülkiyeli ile Harbiyeli çok yakın dostlardık..
Beni Mülkiye'ye girmeye heveslendiren bu Mülkiye-Harbiye maçları ve basketbol olmuştur.
En ünlü Mülkiye-Harbiye kavgasını, öğrenciyken yaşadık.
Bir gece maçı.. Harbiyeliler erkenden gelip salonu doldurmuş. Maç bizim salonda, ama azınlıktayız.. Sonunda kavga çıktı. Sayılara bakınca dayağı yiyeceğiz. Bir yanda kalabalık hem de savaş, kavga eğitimi gören öğrenciler, öte yanda hanım evladı, şehir çocukları bir avuç bizler.. Birden nerden geldiğini bilmediğimiz komutu duyduk.. "Sütunlu salona kaçın.." Sütunlu salon, fakülte binasının girişi.. Spor salonunun karşısında bahçeye açılan dar bir kapısı var. İki kişi yan yana geçemez. Kendimizi salona attık. Kapıyı da, fakültenin Türkiye Şampiyonu iki boksörü var.. Boksör Sami ve Boksör Hiram.. (Nur içinde yatsın.. Öldürülen ünlü MİT'çi..) Onlar tuttu.
Harbiyeliler kapıya dayanıyor, ama ancak birer birer girebiliyorlar içeri.. Giren de müthiş bir yumruk buluyor alnında, anında.. Tam bir taktik zaferi..
Başaramadılar.. Bizi dövemediler. Çekip gitmek zorunda kaldılar..
MülkiyeHarbiye gecesi müthiş keyifli, heyecanlı, coşkulu olmuş.. Günümüz öğrenci takımlarının maçını Harbiye kazanmış.. Sonrası cümbüş.. Anılar, alkışlar, göz yaşları..
1944-53 yılları arasında Harbiye takımının yöneticisi Kenan Dursun'un anısı gecenin flaşı..
Kenan Dursun ordudan ayrılmış, Devlet Demiryolları'na girmiş.. Orada yıllanmış.. Yıllanmış.. Son yıllarda bir genç Mülkiyeli gelmiş Demiryolları'na..
Kenan üstad takılmaya başlamış, genç Mülkiyeli'ye..
"Ben sizin cemaziyelevvelinizi bilirim.. Siz Mülkiyeliler için önce Mülkiye'dir. Sonra Türkiye.." Bir.. Üç.. Beş.. Sonunda genç Mülkiyeli patlamış..
"On yılda bir de Harbiye!.." Şengün "Salonun halini görmeliydin" dedi.. "Ama görmeliydin.. Böyle bir günde en çok olması gereken adamlardan biri de sendin.. M. Ali Ağabey de gelemedi.. Rahatsızmış.. Bir kez daha içimde kaldı." "Ne içinde kaldı" dedim.. "Bir topluluk, bir kalabalık önünde M. Ali Ağabey'e teşekkür etmek isterim yıllardır.. 'Hanımlar, beyler.. İşte bana basketbolü de, adamlığı da öğreten adam!..'