Dün bu sayfada, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah adına, avukatı İbrahim Koca'nın açıklamasını okudunuz..
Önce usul..
İşte tipik Celalettin Cerrah kimliği.. Yazdığım yazı üzerine telefon açıp "Yahu Hıncal" diye konuşacak hukukumuz var. "Şu yaşadıklarını bir de bana anlat" diyebilir. Hatta gerçek çözüm istiyorsa "Atla gidelim havalimanına" diyebilir. Demiri tavında ve işi sıcağında çözeriz.
Hayır.. Yasal yollar ille.. 23 Ocak'taki yazıyı dünya unutmuşken 29 Mart'ta, iki ay sonra cevap..
Cerrah Müdür, "Mesele üzüm yemek değil, bağcı dövmek" diyor..
Dövmek istediği bağcı kim?..
Bu ülkede "Polise sahip çıkmak" deyince en önde gittiği için adı entel çevrelerde "Faşist"e çıkan Hıncal Uluç..
Bir Emniyet görevlisinin şahsına yapılan eleştiriyi, hiç ama hiç sıkılmadan "Polis teşkilatına karşı" yapılmış gibi gösteriyor, Bay Cerrah ve avukatı..
Pes..
Niye beni "Polis teşkilatına hakaret" iddiası ile mahkemeye vermiyorlar?.. Öyle yazılarımı atarım ki ortaya, utanırlar..
Ben Bay İbrahim Koca'dan çok fazla polis avukatıyım.. Üstelik gönüllü.. Ama bu eleştirmemi engellemez.
Sabah'ı, medyayı, meslekdaşlarımı Allahın günü nasıl acımasız eleştirdiğimi Sayın Cerrah görmüyor mu?.
Gelelim esasa..
O gün havaalanında olup bitenler hakkında yazdığım her kelimenin ardında duruyorum.
Meydan ve THY sorumluları benimle birlikte sorunu çözmek için çırpınırken, Emniyet Müdürü kardeşimiz tüm çabalarımıza rağmen kılını kıpırdatmadı ve işkence çeken vatandaşları uzaktan seyretmekle yetindi. Yetki ondaydı. Karar ondaydı. O istemezse, THY'nin de Devlet Hava Meydanları İşletmesi'nin de yapacağı şey yoktu. İstemedi. Vatandaşa yardımcı olmayı İS- TE- ME- Dİ!...
Cerrah Müdür ve avukatı ya gerçekleri bilmiyorlar, ya da bile bile Sabah okurunu yanıltmaya çalışıyorlar.
Ben her istenen gün havaalanına gitmeye ve olay anında orada görevli olan Emniyet, THY ve DHMİ sorumluları ile yüzleşme hazırım.
Siz de hazır mısınız Bay Cerrah?..
Hodri meydan o zaman..
Gidelim.. Konuşalım..
Kararı da siz verin.. Yargıçlığı size bırakıyorum.. Dahası var mı?..