"Bir gündem teklif ediyorum" dedi, Atilla Gökçe.. Bir Salı toplantılarımız oluştu kendiliğinden.. Atilla ile ben, Gelişim Spor günlerimizdeki gibi, genç spor yazarları ile bir arada oluyoruz.. Gazete, gurup murup yok.. Her taraftan dostlar.. Güzel sohbetler oluyor.. Güzel sonuçlar da doğuyor, spor ortamına yansıyan..
Gündemsiz bir öğle yemeği.. Laf lafı açıyor.. Bazen sporu hiç konuşmuyoruz.. Bazen bütün yemek, Korcan Karar'ın üç kişilik yarışta üçüncü mü, sonuncu mu olduğu kahkahaları ile geçiyor..
Gelmeyene 20 dolar ceza.. Sohbet sırasında telefonu çalana 20 dolar ceza..
Şimdi ilk defa bir gündem önerisi gelince en başta ben şaşırdım..
Atilla dayattı..
"Peki" dedik..
Birinci madde konuşuldu. Ben de kayda aldım ki, bundan böyle cezalar bağışlanmayıp tahsil edilecek ve bize hizmet eden genç arkadaşlara "Teşekkür" için masaya bırakılacak.
İkinci madde..
"Sen dün gece Altan Tanrıkulu'na büyük haksızlık yaptın" dedi.. Anladım tabii..
Pazartesi gecesi 90 Dakika'da, Türkiye'yi Çavuşescu'nun Romanyası'na benzetme küstahlığında bulunan Lucescu'yu ağır şekilde eleştirmiş ve "Bu adamı hala 'Yılın Teknik Adamı' adayı olarak tutan Sabah'ın Spor Ödülleri gecesine katılmayacağımı açıklamıştım."
Atilla uzun uzun anlattı ki, bu oldukça ağır bir tepkidir ve bu ödüller için aylardır canına dişine takan ve her şeyin en güzel olması için çırpınan Altan ve ekibini çok zor durumda bırakır.. "Keşke bu düşünceni televizyondan önce Altan'a açıklasaydın. Belki onlar da senin gibi düşünüyorlardı.. Belki Luce'nin adaylığını geri alacaklardı" dedi..
Toplantıları haber alıp son haftalarda aramıza Tercüman yazarı sıfatı ile katılan Alp Yalman, Atilla'ya hak verdi..
"Hıncal temelde haklı.. Böyle bir laf edenin aday olma hakkı yok.. Ama şimdi Altan ne yapsın?.. Bu açıklamadan sonra, Luce'nin adaylığı geri alınırsa, yarışmaya gölge düşer.. Yarın her jüri üyesinin emsal tepkilere başladığını düşünün.."
"Sıra bende" dedim..
"Bir defa, o yayındaki tepkim, önceden düşünülmüş, karar verilmiş bir şey değildi.. Kenan konuyu açınca fikirlerimi söylemeye başladım.. Türkiye ile Çavuşescu Romanyası benzetmesi gerçekten ülkeme, insanlarıma ve kurumlarına yapılabilecek en ağır hakaretti.. O an içimde kabardı öfke.. 'Sen bu adama muhtemelen ödül verilecek bir gecede nasıl olursun?.. Hele bu ödül işine nasıl katılırsın..' Konuşurken öfkem iyice katlandı.. Adam Türkiye ve Türklere bu kadar ağır hakaret ediyor.. Nerdeyse tepki yok.. İlhan Selçuk'tan Rauf Tamer'e, Ertuğrul Özkök'ten Güngör Mengi'ye, Güneri Cıvaoğlu'ndan Erdal Şafak'a, baş yazarlar, köşe yazarları "Ne dedin sen Luce Efendi" diye gürleyecekler beklerken, kimsenin umurunda değil. Spor köşe yazarları bile sessiz.. O zaman ben bireysel tepkimi öyle dile getirmeliyim ki, 'Tavşan dağa küsmüş' misali olmasın.. Benim yaptığım, tamamen kişisel bir tepkidir. Ve bu tepkiyi göstermeye herhalde hakkım vardır.. Kaldı ki ben her ligi kazanan hocanın ille 'Yılın teknik Direktörü' seçilmesine de karşıyım. O zaman anket niye. Bağlarsın otomatiğe biter gider.. Niye Luce var da, 'Kümede bırak yeter' diye eline verilen ve ortada adı bile geçmeyen bir takımı UEFA Kupası'na Fenerbahçe'yi geçerek sokan Ziya Doğan yok?.. Hangisi başarı, bu mu, yoksa Fener, Galatasaray ve Trabzon dökülme yarışında iken ve Gençler'i de gözden ırak diye hakemler doğrarken kupa avcuna konan Luce'ninki mi?."
Atilla gene itiraz etti.. "Tepkin sence kişisel.. Topluma yansıması öyle mi?.. Bak altından neler çıkacak?.. Bak senin hiç hesaba katmadığın neler söylenecek.. Ben hala iddia ediyorum ki, bu tepkini sürdürürsen, genç arkadaşlarımın emeklerine ve heyecanlarına gölge düşürürsün.."
Tam bu sırada kapı açılıp Altan içeri girmez mi?..
Gazetede beni sormuş Yasemin'e.. "Salı yemeği"nde olduğumu öğrenince fırlamış gelmiş.. "Sen niye katılmıyorsun bu yemeklere.. Bak ne keyifli ve ne yararlı oluyor" dedim.. Her salı gazetede çok önemli bir yönetim toplantısı oluyormuş meğer..
"Hıncal ağbi yaktın beni" dedi.. Atilla güldü.. "Ben de tam bu sırada bunu söylüyordum" diye.. Özetledi söylediklerini Altan'a.. Alp de söyledi.. Baktım ötekilere.. Çifte Mehmetler, Yiğiter, Ünal. Luce'nin yanlışında benimle ayni fikirdeler. Tepki göstermemi de haklı buluyorlar. Tepkinin şekline gelince, herkes Altan ile Atilla'nın yanında..
Gündemi yaratan Atilla çözümü de önerdi.
"O gece orada jüri 13 ayrı oylama yapacak.. Luce'yi protesto ediyorsan, yalnız onu protesto et.. Oylamalar ayrı ayrı yapılacak. Sıra Teknik Direktör ödüllerine geldiğinde yerinden kalkar, jürideki sandalyeni boş bırakırsın. O oylamaya katılmadığını herkes görür.. O zaman tepkin tam hedefe oturur. Amacını aşan bir gösteriye dönüşmez.."
Altan'a baktım.. Yüzünün ifadesi, Atilla'ya katılıyor.. Bizim Salı üyeleri de fikri beğendiler..
Düşündüm.. Sadece masada değil, gece yatağımda da düşündüm.
"Gençler haklı" dedim.. Oturup bu yazıyı yazma kararı verince, rahat uyudum..
Sabah'ın ödül gecesine katılacağım. Jürideki yerimi de koruyacağım.. Ama sıra Luce'nin aday olduğu oylamaya gelince sandalyemi boş bırakacağım ve oy kullanmayacağım..