"Nasıl buldun" dedi, Besim Üstünel Hocam.. Onunla Mülkiye'de öğrencilik günlerimde karşılaştığımdan fazla rastlaşıyorum, klasik konserlerde..
"Harika" dedim.. "Objektif ol" dedi.. "Gençlere objektif olamam.." dedim.. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Senfoni Orkestrası, İş Sanat'ta bir Beethoven gecesi düzenlemiş..
Gençler Şef Peter Gülke yönetiminde Eorica'yı seslendirdiler.. Kadıköy sebze halinden bozma salonda provalar yapan bir orkestra düşünebiliyor musunuz?. Para mara da yok.. Gençler ne kadar idealist..
Daha önce de 2 numaralı piyano konçertosunda Özgür Aydın'a eşlik ettiler.. Özgür ülkenin adını yurt dışında gururla taşıyanlardan.. Günümüzün en önde gelen geç piyanistlerinden.. Övgüleri ve ödülleri hem de nasıl hakkettiğini gösterdi.
Orhan Mizanoğlu ile onu dinlerken mest olduk.. Klasik müzik dinlerken ben dalar giderim.. Kafam müziğe eş bir öykü yazar.. Birinci bölüm allegro, tanışmaydı.. Özgür'ü, orkestrayı, şefi, Beethoven'i yaşamaya başladık..
Kafamda bir aşk öyküsü şekillenir oldu.. İkinci bölüm, adagio.. Sevgilinin, hüzünlü, belki de umutsuz.. Olur mu.. Sevgi varsa umut vardır, umutsuzca umutlu beklenişiydi.. Nasıl aktı notalar ağır ağır yüreklere.. Son bölüm rondo, çılgınca bir kavuşmaydı.. Coşku.. Aşkın doruklara tırmanması.. Kreşendooooo!..