Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Terörle yaşamaya alışmak..

Londra'ya giderken yolda öğrendik, Kaya Çilingiroğlu'nun vurulduğunu.. Dönüşte hemen hastaneye koştum.. Etrafımı gazeteciler, televizyoncular sardı.. Kaya gibi bacağından vurulmuş biri oluşumdu herhalde bu yoğun ilginin sebebi.. "Nedir bu mafya terörü, ne olacak sonu"dediler.. "Uzmanlar" dedim "Hep ayni şeyi söylüyorlar.. Terörle yaşamaya alışacağız.." Terörle yaşamaya alışmak.. Niye alışacağız.. Alışmak zorunda mıyız?.. Çünkü terörün sonu yok.. Çünkü terörü bitirecek güç yok.. Çünkü teröristler, daha güçlü.. Çünkü benim devletim terörü yaratanlarla değil, tetikçilerle meşgul. Onları tutukluyor. Masumu ezip, suçluyu savunan yeni "İnsan Hakları Yasaları" gereğince üç gün sonra serbest bırakıyor ki, gidip başkalarını da vursunlar. Çünkü benim medyam, mafya ile uğraşmaya, mafya babalarını yazmaya yüreği yetmeyen medyam, masumların ezilmesine sebeb olan bu yeni yasalara tam bir entel gerzekliği ile yaklaşıp sahip çıkınca, ortada devleti destekleyecek, teşvik edecek yüreklendirecek güç de kalmıyor. Kendi duruşmamı hatırlıyorum.. "Ben bu davadan vazgeçiyorum Hakim Bey" diye haykırdığım duruşmamı.. Sesimi kimse duymadı.. Çünkü kendi gazetem Sabah, kendi televizyonum atv duruşmayı izlemeye bir tek kişi göndermeye gerek görmemiş, ya da cesaret edememişti. Beni vurduran, Sultanahmet Adliyesi'nin koridorunda yüze yakın adamı ile volta atarken, ben tek, ama tek başıma bir piç gibi bir kenarda oturuyor, sıramın gelmesini bekliyordum. Tam o sırada, sonradan İhlas Ajansı muhabiri olduğunu öğrendiğim bir genç yanıma geldi. "Sizinkiler nerede Hıncal Ağabey" dedi.. "Haberleri yoktur" dedim.. "Olmaz olur mu" dedi.. "Sabah dokuzda buraya geldim. Listeleri kontrol edince, hem Sabah, hem de atv'ye telefon ettim.. 'Hıncal Ağabeyin duruşması var' diye.." Haberleri olduğu halde, bir foto muhabiri gönderme gereği dahi duymamıştı benim arkadaşlarım.. Zaten beraat edeceği belli "Vurdurucum" için belki de tek sıkıntı duruşmalara gidip gelmek olacaktı.. Ama Sayın Yargıç, ona dahi izin vermedi.. "Duruşmadan vareste tutulmasına.." Kim bilir hangi para ya da tehdit karşısında beni vurmak zorunda kalan zavallı ile, bu koşullarda davaya devam etmenin ne anlamı vardı.. "Beni de vareste tutun.. Çekiliyorum"dedim ve çekildim.. Gazetem de davayı takip etmedi, televizyonum da.. Beni vurana ne olduğuna dair bir habere Sabah'ta ve atv'de rastlamadım. Şimdi bunları bilen ve yaşayan biri olarak etrafımı saranlara ne diyebilirdim ki.. "Mafya vurmaya, biz vurulmaya devam edeceğiz. Buna alışmamız lazım.." Ertesi sabah, bu defa uluslararası terör İstanbul'u vurdu. Günlerdir okuyor, dinliyorsunuz.. Arpa tanesini dolduran bir açıklama var mı?.. Hamasi cart curt.. Ötesi.. Hepimiz biliyoruz ki, yarın bir başka yerde gene bin kilo bomba yüklü bir kamyon havaya uçabilir.. Eee.. Ne yapacağız bu durumda? Terörle yaşamaya alışacağız.. Alışılır mı?.. Niye alışılmasın?.. Trafik terörü ile yaşamaya alışmadık mı?. Gene biz Londra yollarında iken, iki otobüs kazasında toplam 29 kişi ölmüştü.. 17+12!.. Gazeteler manşet mi yaptılar?.. Televizyonlar ana haber mi?.. Çoğu vermeye dahi gerek görmedi.. Uçakta 29 kişi ölse bir hafta sürerdi. Çünkü uçağa alışmadık daha.. Ama karayolunda gidersen haber bile olmuyorsun.. Çünkü alıştık.. Dünyada bundan daha acı, bundan daha zavallı bir durum olur mu?.. Daha 15 gün evvel bir 17 kişi daha öldüğünde atv her nasılsa şaşırmış büyük haber yapmış, Sabah manşete taşımıştı da biz de "Uygar bir ülkede olsa, yer yerinden oynar, içişleri bakanı istifa ederdi" demiştik. Türkiye'de kimsenin kılı kıpırdamadı. 29 kişi ölünce, Sabah ve atv de işi takipten vazgeçti.. Alıştılar.. Böyle devlet.. Böyle medya.. Bu ülkede medya medya olsa, trafik terörü şimdiye bin defa önlenirdi. Medya, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi sırtüstü yatınca, ülkeyi tehdit eden teröre karşı topyekun savaş açacağına, zaten 3.5 gazeteye kalmışlığımıza bakmadan, birbirlerinin boğazına sarılmayı tercih edince olacağı bu.. Bakın terörle yaşamaya alışma konusunda bir güçlük çekmemiz de söz konusu değil.. Çünkü aslında hepimizin içinde bir terörist ruhu yaşıyor.. Yoo.. Kızmayın.. Cumartesi günü, tesadüf hem TEM, hem de E-5 yollarını kullanmam gerekti.. Her ikisinde de, dikkat edin her ikisinde de, emniyet şeridi, normal yol şeridi olmuş.. Yüzlerce, ama yüzlerce araba, pervasız bu "Cankurtaran" şeridinde gidiyor.. Böyle katil, böyle canavar, böyle cani bir ruh olabilir mi?.. Bir ağır yaralı, bir kalp krizi geçiren hastaneye nasıl ulaşır, biz hayvanlar, bu şeridi böyle pervasız doldurursak.. Peki madem etrafta binlerce hayvan dolanıyor, bir çoban gerekmez mi?.. Yahu bu ülkede devlet korkusuzluğu bu dereceye mi ulaştı?.. Emniyet şeridine bak.. Devletin olmadığını anla.. İstanbul polisine topyekun yazıklar olsun.. Devletin olmadığının kanıtı gibiler maşallah!.. New York'un efsanevi Belediye Başkanı Gulliani'yi hatırlayan var mı içinizde.. Yazmıştım.. "Otoriteye saygı trafikte düzeni sağlamakla başlar.. Çünkü insanın devletle en sık karşı karşıya geldiği yer trafiktir" demişti ve dünyanın en belalı kentinin başına geldiği anda trafik terörüne savaş açmıştı. New York trafik polisleri kuş uçurmaz, her ihlali görür ve cezalandırır olunca, kent halkı "Aaa.. Demek devlet varmış" demeye başladı. Kentte otorite varlığını hissettirince, düzen de geri döndü.. Güneş batınca insanların sokaklarında yürümeye korktukları New York'ta suçlar nerdeyse bıçak gibi kesildi.. İstatistikler hızla düştü.. Şimdi geleceğin başkan adayları arasında adı geçen Gulliani, 11 Eylül terörünü de hem de ne muhteşem göğüsledi. Kulelerin çökmesi ile olay yerine koşan kameraların ilk görüntüledikleri kişi Gulliani olmuştu.. Dehşet ve panik içindeki New York halkını, hem de o korkunç koşullarda toparlayan adam oldu başkan.. "Teröre boyun eğmediğimizi göstermeliyiz" diyordu.. "Hızla normal yaşama dönmemiz gerek.." Ve de tüm imkanları ile yaraları sarma çalışmalarına, daha o dakikalarda başladı. Gece diskoları dolaştı.. "Kapıları açık tutun. Müzik çalmaya devam edin.. New York'un normal yaşam koşullarına çabuk dönerek yenilmediğini teröristler görmeli" diyordu.. O korkunç şokun, mümkün olan en hızla atlatılmasının baş adamı New York Belediye Başkanı Gulliani idi.. Gulliani adı bugün tüm Amerika'da efsane.. Bunları bilen biri olarak cumartesi sabahı hemen tüm kanalları dolaşıp canlı yayınları izlerken o enkaz, o şaşkın, o dehşete kapılmış insanların arasında iki kişiyi boşuna aradım.. İstanbul Belediye Başkanını.. Ve İstanbul Valisini.. "İstanbul'un sahibi yok mu" diye yazdığım yazıları, yanıtlarını bugüne kadar hala alamadığım tekrar tekrar bu sütunda sorduğum soruları hatırladım.. Terör, İstanbul'un gerçekten sahipsiz olduğunu kanıtladı.. Bombalar patlar, onlarca insan ölür, yüzlerce insan yaralanır, sadece İstanbul değil, Türkiye şoka girerken, İstanbul Valisi, olay yerinde, insanların arasında değildi. Havaalanında İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'yu bekliyordu. Meydanda teşrifat için görevli bir vali muavini vardı oysa.. Aksu, valiyi meydanda karşısında görünce "Senin burada ne işin var" diye haykırdı mı?.. Valiyi anında görevden almayı düşündü mü?.. Yok canım.. Siz hangi ülkede yaşıyorsunuz?. Az gelişmişliğin bu tipik gösterisinin farkında olan tek medya organı, tek gazeteci gördünüz mü?.. Bir kişi yazdı, söyledi mi?.. Çünkü biz, İstanbul'da kan gövdeyi götürürken, meydanda bakan bekleyen valilere alıştık.. Çünkü biz, "Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, onda biri hiç görünmemektir" diyen belediye başkanlarına da alıştık. Gürtuna ertesi gün ekranlardaydı. Başbakan Erdoğan Kıbrıs'tan döner dönmez İstanbul'a koşunca, o da hemen omuz başında yer almıştı.. "Mart seçimlerinde beni belki de AKP'den aday gösterir" umudu ile.. İstanbul dünya tarihinin en büyük terör olaylarından birine sahne oldu. Valinin, ya da belediye başkanının tek cümlesini ekranda duydunuz, gazete sayfalarında okudunuz mu?.. Kentin sahipleri.. Vah ki vah!.. Şimdi soruyorum size.. Valimiz bu.. Belediye başkanımız bu.. Devletimiz, medyamız bu.. Biz hepimiz buyuz.. Trafik terörünü önlemekten, mafyayı durdurmaktan aciz güçlerimizle uluslararası teröre mi karşı duracağız?.. Güldürmeyin beni.. Zaten her birimiz de ucundan kulağından terörist ruhu taşıyoruz.. O zaman alışacağız.. Terörle yaşamaya alışacağız..

BİZİM DUVAR

Sanatçılar ekstra, maliyeciler ekstre peşinde. Ünal Turgut


SEVDİĞİM LAFLAR
Sözler tabii ki insanoğlunun kullandığı en güçlü ilaçtır. Rudyard Kipling '

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA