Camiaları ayakta tutan kültürleridir. Stadları, "Futbol mabedine" dönüştüren en büyük güç yaşanan büyük zaferlerdir. Taraftarları coşturan, renklere olan aşklarını büyülten ve geniş kitlelere dönüştüren gönül verdikleri takımların yaşattığı başarılardır.
Galatasaray camiası ve taraftarları uzun süredir unuttukları kazanma duygusuna, başarıya ve liderliğe nihayet kavuştu. Yeniden yapılanma süreci içinde hem kadro hem de zihniyet olarak değişim geçiren Galatasaray, Fatih Terim liderliğinde 17 maçlık periyotta müthiş bir başarı gösterdi. Bu başarının temelinde Galatasaray'ın "Aile" olabilmesinin gücü yatmaktadır.
Maça gelince... Galatasaray ilk yarı boyunca kendi silahı olan ayağa pas organizasyonunu çok iyi uygulayan Manisa'nın bu anlayışına karşılık veremedi. Kemal Özdeş'in takımı, sahaya iyi yayıldı. Kazım-Emre Çolak ikilisi de kanatlardan etkili bindirmeler yapamayınca Galatasaray tıkandı, oyunun kontrolünü Manisa elinde tuttu. Galatasaray'ın tek ciddi atağında Emre, Selçuk'un adeta ağzına attığı topu kafayla gol yapamadı.
Ünlü Fransız yazar ve şair Paul Valery başarıyı tanımlarken şöyle der: "Başarı, insanın istediğini elde etmesi, mutluluk ise elde ettiğini istemesidir."
Galatasaraylı oyuncular ikinci yarıya bu söze yönelik yani kazanmayı isteyerek daha istekli, mücadeleci ve inançlı çıktı. Önde basmaya, rakibin topu kolay almasına izin vermemeye ve Balta-Eboue ikilisinin de destekleriyle kanatlardan bindermeler yapmaya başladı. Oyun Emre'nin çıkıp Engin'in girmesinden sonra güzelleşti. İçeri dışarı çalım atabilen, dikine giden, top kullanan ve araya akıllı final pasları bırakan Engin, hücuma zenginlik kattı.
G.Saray'ın bu sezonki iyi oyununda ve skora katkısında Melo-Selçuk ikilisinin büyük payı var. Bu ikili toplam 9 gol attı. Selçuk'un takımını puan farkıyla lider yapan frikik golü muhteşemdi. Kaleci İlker'i de inanılmaz kurtarışlarından dolayı kutluyorum.