Galatasaray Başkanı Adnan Polat ve ekibi, zor günlerde ellerini taşın altına soktular ve ekonomik alanda önemli projeleri başlatıp bir kısmını başarıyla tamamladılar. Bunlar başka bir yazının konusu. Bugün futbol şubesinin sportif başarısını ele alacağız.
Geçen sezon yaşanan sportif başarısızlığa sakatlıkları gerekçe gösterebiliriz. Ama bir Meira'nın satılışı, Skibbe sonrasının yönetilemeyişi ve Lincoln'ün zorla dışlanılışı futbol şubesinin eksi hanesine büyük harflerle yazılmıştı. Lincoln'ün gönderilişinin ana nedeninin şube içindeki "senin adamın-benim adamım" çekişmesi olduğunu biliyorum.
Sezon başı yönetimin Rijkaard'ı alışı, Avrupa'nın ilgi merkezi oldu. Hatta UEFA'nın sitesinde manşet haber olarak duyuruldu. Ama Galatasaray'da Rijkaard'a göre bir kadro oluşturulmadı. Hollandalı, Barcelona'da zeki ve yaratıcı oyunculardan kurulu bir takıma hükmetmiş, başarılı olmuştu. Ama Galatasaray'da oyun zekası ve yaratıcılığı yüksek futbolcu sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
AFRİKA ANTRENMANI YAPIYOR
Bu kadro kurulurken Lincoln'ün yerine Elano alındı. Milli Takım'da oynamayan ve Galatasaray'da itilip kakılan Lincoln, geçen yıl 27 lig haftasında 18 maçta görev alıp 8 gol, 11 asiste imza koymuştu. Frikikleriyle, serbest vuruş golleriyle lanse edilen milli Elano, aynı dönemde 20 lig maçı oynadı; 3 golü var, tek bir asisti bile yok. Aralarındaki farka bakınca Lincoln'ün zorla yollanıp Elano'nun alınması sihirbazlık değildir.
Lincoln'e "sorumsuz"diyenler Dünya Kupası'na gideceği için topa ayağını sokmayan, 51 kilometre hızla gelen şut sırtına çarpmasın diye eğilen Elano'ya iyi bakmalı. Son 7 haftada oynatılmayacak Elano için Brezilya Teknik Direktörü Dunga ne düşünür? Galatasaray yönetimi, takıma faydası olmayana Dünya Kupası yolunu da açmamalı. Sorumsuz Elano burada oynamıyor, Afrika antrenmanı yapıyor.
Transfer sihirbazlığı devre arasında da sürdü. Jo, Neill ve Gio gelirken önce Linderoth gitti. İkinci isim için Sayın Başkan Adnan Polat ile şahsen görüştüm. Bana "Nonda kalacak. Ne yazık ki Kewell gidecek" demişti. Sonra tribün baskısıyla aynı tribünlerin "Anakonda" dediği Nonda gitti; Kewell kaldı. "Raporlarını inceledik. Kewell Mart'ta oynayacak" açıklaması yapıldı. Mart bitti. Kewell daha takımla bile çalışmıyor.
NONDA KALSA BÖYLE OLMAZDI
Neill transferi devre arasının tek doğrusuydu. Oynayan futbolcu olarak geldi; verimli oynamaya devam ediyor. Jo ve Gio için Galatasaray öncelikle bir terapi merkezi oldu. Lincoln'den sonra "Bir daha Brezilyalı almayacağız" diyen başkan Polat'ın önce Elano'ya, sonra Jo'ya (Meksikalı dense de Gio da yarı Brezilyalı) onay verip sözünü çiğnemesine çok şaşırdım. Başkan, düşündüklerini eyleme dökseydi Galatasaray çok daha iyi durumda olabilirdi. Galatasaray'ı bilen, takım ve özellikle Keita'nın çok sevdiği Nonda kalıp sadece Neill bile alınsa son dört lig maçının üçü kaybedilmezdi.
Leo Franco alınmadan, Avrupa'yı iyi izleyenler "De Sanctis'ten fazlası yok, eksiği var" diyordu. Galatasaray'da "çok iyi" tek bir maçı yok. Kimseye güven vermiyor. Burada Rijkaard da suçlanmalı. Üç kalecisinden Türk olanları sadece kupada kullandı.
Benzer bir sorun karşısında Trabzonspor Teknik Direktörü Şenol Güneş'in Onur hamlesini alkışlıyorum. Sylva'yı çizdi; elindeki en formda Türk kaleciye cesaretle yatırım yaptı. Üstelik Onur üçüncü kaleciydi. Manisa'dan alınan Ufuk, Milli Takım kalesi yarışında Onur'un çok önündeyken bugün Galatasaray'ı tribünden izliyor; Onur çatır çatır maç oynuyor. Franco'nun yerine eldeki yerli kalecilere şans verilse Galatasaray bugünkünden kötü olmazdı. Rijkaard da artık Güneş gibi cesaret gösterip Aykut-Ufuk ikilisinden birini tercih etmeli.
Sezon başından beri "Galatasaray kamp yapmalı" diyorum. Rijkaard kampı sevmiyor, neredeyse maçlara günübirlik gitmek istiyor. Kamp sadece uyku değil. Saha dışında birlikte hareket etme, saha içinde aynı birlikteliğin otomatiğe bağlanmasını sağlar. Fenerbahçe derbiye kamptan geldi; Galatasaraylılar ise evden. Sonuç ortada.