Türkiye'ye bu zaman kadar gelen en kariyerli futbolcu Roberto Carlos. Türkiye'de gelmiş geçmiş en yüksek kariyerli yabancı hoca da Frank Rijkaard. Rijkaard, oyunculuğunda tıpkı Carlos gibi büyük başarılara imza attı. Bu grafiğini hocalığına da taşıdı. Rijkaard, Galatasaray'da uzun ömürlü olur mu, bilemem. Gönlüm iki yıl değil, Arsenal'in hocası Arsene Wenger gibi, Manchester United'in her şeyi Alex Ferguson gibi uzun yıllar kalmasından yana.
Dünyaca ünlü bir yıldız futbolcunun, hocalıkta büyük başarılara imza atması için üç temel faktör var:
1- Hocalığa adım attıktan sonra üzerindeki futbolcu ceketini çıkarmasını bileceksin.
2- Teknik adam olarak öğrencilerine konuşurken, takındığın tavırlarda "Zamanında ben böyle bir futbolcuydum" kıyaslamasını yapmayacaksın.
3- Ağabey, arkadaş, sırdaş, güvenilir, adaletli, disiplinli olacaksın. Ama en önemlisi kompleksli olmayacaksın.
Bu üç unsur da Rijkaard'da fazlasıyla var. Asla kendini ön plana çıkarmıyor. "Ben" demiyor, "Biz" diyor. İktidar ateşiyle yanıp tutuşmuyor. Ekip ruhuna hem takımın oyununda, hem de teknik ekibin içinde büyük önem veriyor.
Hiç unutmuyorum. Barcelona 2004-05 sezonunu şampiyon bitirdiğinde Camp Nou'da düzenlenen törende Rijkaard'dan bir konuşma yapması isteniyor. Bugün çok hoca, Barça'da bu fırsatı yakaladığında mikrofonu elinden bırakmaz. Rijkaard, "Şampiyonluğu kutlamak oyuncularımın hakkıdır" diyor ve oyuncularının önünde eğilip yerine geçiyor. Rijkaard'ın bu mütevazılığını şimdi Galatasaraylı futbolcular yaşıyor. Her oyuncusuna aynı sevgi, saygı ve adalet ile yaklaşan Rijkaard, çalışma ekibine de saygıda kusur etmiyor.
Son Talinn maçında, G.Saray'ı kenardan üç kişi yönetti. Baros ile Aydın'ın pozisyon değişikliğine Rijkaard hükmetti. Bazı uyarılarda çizginin içinde Neeskens vardı. 18'e girmeyen futbolcuların yanında yer alan Albert Roca bir oyuncu hata yaptığında ayağa fırladı, gördüğü zaafı de hemen kulübeye iletti. Bu ortamı, Rijkaard gibi kendini aşmış, birçok başarıya doymuş, kompleksi olmayan hocalar oluşturur. İsim versem alınırlar. Ben Türkiye'de hiçbir yerli hocanın hatta yabancı hocanın yardımcılarının bu kadar işin içinde olduğunu görmedim. Görmem de.. Rijkaard'ın bu tarafı ders olarak algılanmalı. Ne yazık ki biz Türkler, kişileri başarıya götüren unsurları araştırmayı, öğrenmeyi sevmeyiz; başarılı olanı ayağından çekip aşağıya indirmeye bayılırız.
Benim önerim, ya Futbol Federasyonu ya da Antrenörler Derneği bir seminer düzenleyip Rijkaard'ı konuşmacı olarak davet etmeli.