Dünya kulübü Real Madrid'in yönetimi, geçen sezon şampiyon olmadan önce İtalyan hoca Fabio Capello ile yollarını sezon sonu ayıracağını açıklamıştı. Şampiyonluk sonrası Capello gitti, Alman Schuster, Real'in başına getirildi.
Bayern Münih Kulübü'nden 10 Ocak'ta yapılan açıklamada sezon sonu ünlü teknik adam Ottmar Hiztfeld'le yolların ayrılacağı ve takımın başına Alman Milli Takımı'nı dünya üçüncüsü yapan Jürgen Klinsmann'ın getirileceği açıklandı. Ve Klinsmann ile 2 yıllık sözleşme imzalandı. Klinsman 1 Temmuz 2008'de işbaşı yapacak. Bayern belki Almanya şampiyonu olacak, belki de UEFA Kupası'nı kazanacak. Sonuç ne olursa olsun, Hitzfeld gidecek, Klinsmann gelecek...
Geçen sezon küme düşmekten zor kurtulan Hamburg'u bu sezon zirveye oynatan Huub Stevens'ın gelecek yıl PSV Eindhoven'ın başına geçeceği daha şimdiden resmen açıklandı.
Bu üç örneği neden verdim? Türkiye'de böyle bir karar alınır mı? Bence kesinlikle alınmaz. Çünkü Türkiye'de kulüpler haftalık veya aylık yaşıyor. Hocanın bilgisi, becerisi, vizyonu göz önünde tutulmuyor. Saha içi sonuçlar Türk antrenörlerin kaderi oluyor. Bu durum Türkiye ile Avrupa futbolu arasında profesyonel düşünme konusunda ne kadar büyük farklılıklar olduğunu da gözler önüne seriyor.
Bayern'in başına geçecek olan Klinsmann şimdi mevcut takımı mercek altına alacak. Oynatacağı sisteme ayak uyduracak oyuncuların kalmasını isteyecek. Belki bazı futbolcuların satılması konusunda yönetime rapor verecek. Hatta alınması gereken oyuncuların listesini sunacak.
SEZON İÇİ ANLAŞMA DÖNEMİ
Türkiye'de kulüplere baktığımızda ne yazık ki böyle bir anlayışı göremiyoruz. Bir sezonda birçok kulübün çok hoca ile çalıştığına tanık oluyoruz.
Örneğin, sezon sonu Galatasaray Kalli ile yollarını ayırabilir. Zico, Fenerbahçe'yi bırakıp gidebilir. Beşiktaş başarılı olamazsa Ertuğrul Sağlam'ı gönderebilir. Bu ayrılıklar veya birliktelikler Türkiye'de sadece büyük kulüplerde değil Anadolu kulüplerinde de saha içi sonuçlara göre yaşanıyor. Capello ve Hitzfeld örneğinde ayrılıklar başarılı sonuçlara rağmen yaşanıyor.Çünkü Avrupalılar, kulübü ve takımı daha ileri götürecek hocaları iş başına getirmeyi planlıyor.
Türkiye'de de kulüpler bu anlayışı artık uygulamalı. Kapasitesi, vizyonu, kalitesi, bilgisi, becerisi yüksek hocalar önceden belirlenmeli ve sezon ortasında anlaşma yapılmalı. Çünkü takımın başına erkenden getirilecek bu hoca, kadroda bulunan oyuncuları kasetten izlemez ve çıplak gözle tanıma fırsatı bulur. Transferini düşündüğü oyuncuların listesini yönetime verir. En önemlisi; gelecek yeni hocanın mevcut kadroyu yarım sezon izlemesi, eksiklerin erkenden belirlenmesini sağlar, hatta uyum sorununu da çözer.