Galatasaraylı futbolcuların OFTAŞ önünde iyi futbol oynamalarını gerektiren iki neden vardı: Austria Wien önünde dökülmüşler ve Bordeaux sayesinde gruptan çıkmışlardı. Taraftar yuhalamıştı, bu ayıp ancak galibiyetle giderilebilirdi. İkincisi ise devreyi lider bitirmek adına kazanmak şarttı ve alınacak üç puan camiaya, taraftara bayram hediyesi olacaktı.
Yönetici Haldun Üstünel maç öncesi "Soğuk havayı oynayacağımız futbolla ısıtacağız" demişti. Ama Üstünel'in duygularının üzerine maç sonunda adeta kar düştü, çünkü Galatasaraylı futbolcuların bedenleri sahada, ruhları ise tatildeydi. Sarıkırmızılılar Ankara'ya sanki lütfen gelmişlerdi. Ben böyle kötü bir Galatasaray izlemedim. İki forvetle sahaya çıkıyorsun, tek orta yapamıyorsun. Sabri ve Arda içeri girerek oynadıklarından pozisyon da üretemiyorsun. Rakibin en büyük silahı fizik gücüydü. Galatasaray bu silahı yok edecek ayağa pas organizasyonunu hiç yapamadı. Hakan Balta ve Uğur sanki ayaklarında pranga varmış gibi hücuma çıkamadı. Galatasaray'da yüreği ile oynayan Song ile Servet vardı. Nonda orta alana gelip sık top almaya çalıştıkça Hakan etkili olamadı.
KALLİ'Yİ GETİRENLER SUÇLU
İkinci yarı Galatasaray rakibe önde basmak istedi ama Sabri, Arda ve Mehmet Topal kolay top kaybettikleri için Galatasaray hücumda etkili olamadı. Futbolcular kendi değerleriyle OFTAŞ'ın değerini masaya koyup tartsınlar. Karşısındaki takımın maliyeti ile kendilerinin maliyeti ne yapıyor? Bu bile utanmaları adına bir veridir.
Ben böyle başa böyle traş diyorum. Kalli en kritik maçta bir gün dahi İstanbul'da kalmayıp Almanya'ya gidiyor. Bir gün önce de yaptığı toplantıda oyuncularına "İlk yarı gösterdiğiniz başarıdan dolayı sizi kutluyorum" diyor. Bu neyin başarısı... UEFA'da Bordeaux'nun ipi ile tur atlamışsın, OFTAŞ'a takılıp ilk yarıyı üçüncü bitirmişsin. Ama Kalli'de suç değil. Onu göreve getirenler ve arkasında duranlar suçlu. Almanya'ya gidiyorsa Kalli, Ankara'ya da gidebilirdi. En azından takımına "Hastayım ama sizi yalnız bırakmıyorum" diyebilirdi.