UEFA Kupası'nda öncelikli hedefimiz çeyrek final oynamak. Bugünden söylemek istiyorum ama daha fazlasını yapabileceğimize de inanıyorum. Doğrusunu isterseniz bir Türk takımı UEFA Kupası'nı kazanacaksa bunun yine Galatasaray olacağını söyleyebilirim. Bu sezon neden olmasın."
Yukarıdaki sözler Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın'a ait... Canaydın görev yaptığı sürelerde takımın sezon öncesi kamplarına genelde katılmazdı. Linderoth ve Lincoln gibi yıldızların transferinden sonra Canaydın keyiflenmiş, heyecanlanmış ve İsviçre kampında Galatasaray'ı yakından takip etmişti. Hatta Başkan, Kalli'nin takıma yeni bir hava getirdiğini vurgularken şöyle demişti:
"Hocamızın tatlı sert disiplin anlayışı biliniyor. Kalli'nin, oyuncularımıza yeni bir hırs ve heyecan aşıladığını görüyorum. Camiamız ve taraftarlarımızla birlikte daha büyük hedeflere yürümeye devam edeceğiz."
12 Ağustos'ta lig startını veren Galatasaray, 26 Eylül'de başkan Özhan Canaydın'ın ameliyat olduğu güne kadar oynadığı ( Koprivnica ve ilk Sion maçı dahil) 3'ü Avrupa, 6'sı Türkiye olmak üzere toplam 9 maçta 7 galibiyet, 1 beraberlik bir de yenilgi aldı.
Galatasaray'ın oynadığı futbol keyif veriyordu. Tıpkı Canaydın gibi Türk futbolunun dünyadaki en değerli temsilcisi Şenes Erzik de "Galatasaray UEFA Kupası'nda bu futboluyla final oynar" görüşündeydi. Canaydın ameliyat sonrası dinlenmeye çekildikten itibaren Galatasaray da futbol olarak gerilemeye başladı. Ve oynanan 5'i lig, 3'ü Avrupa olmak üzere toplam 8 maçta Galatasaray 3 galibiyet, 3 beraberlik 2 de yenilgi aldı.
Sonuçlardan çok Galatasaray'ın oynadığı kişiliksiz futbol tartışılmaya başladı. Bu değişimin nedeni neydi?
Canaydın'ın istirahate çekilmesinden sonra Galatasaray içinde bir otorite zaafı yaşanmaya ve her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Kalli'nin, Beşiktaş maçı öncesi sadece yardımcılarının raporlarına dayanarak, hiçbir karşılıklı görüşme yapmadan Alman mantığıyla tek taraflı uyguladığı infaz sonucu Lincoln-Hakan Şükür ikilisini kadro dışı bırakması takımın ayarını ve havasını bozdu.
Ardından elektriği icat eden Edison gibi futbolu yeniden icat etmeye kalkan Kalli'nin kadro üzerinde sık deney yapmaya kalkması Galatasaray'daki sevgi, saygı ve güven ortamını da çökertti.
Canaydın'ın yokluğunda yük Adnan Polat'ın sırtına bindi. Futbol takımında yaşananlar buz dağının görünen yüzüydü. Oysa Polat, görünmeyen yüzüyle uğraşıyordu. Takımda yaşanan krizin baş sorumlusu Kalli'ydi. Onu da Polat getirmişti. Ama Kalli'nin davranışları Polat'ı bile çileden çıkarmaya başladı. Hatta Polat, Kalli'nin yanlışlarına dayanamayıp G.Antep maçının devre arasında soyunma odasına girip, " Ne oluyor? " diye kükredi. Polat'ın çevresine, " Özhan beyi arıyoruz. O olsa bu sorunları yaşamazdık" dediğini biliyorum.
TEK FORMÜL VAR
Galatasaray'ın ezeli rakibi Fenerbahçe, ligde sallantılı günler yaşasa da Avrupa'da fırtına gibi esiyor. Başkan Canaydın'ın yokluğunda bunalımlı günler yaşayan ve UEFA Kupası'nda final oynayacağı düşünülen Galatasaray gruptan çıkamama tehlikesi yaşıyor. Fenerbahçe'deki değişim ve başarının mimarı Sayın Aziz Yıldırım'dır. Fenerbahçe'de Aziz Bey'in bilgisi olmadan hiçbir yönetici, futbolcu hatta teknik adam kafasına göre hareket edemez. Aziz bey iki veya üç ay kulübün başında olmasın, Fenerbahçe de benzer sıkıntılar yaşar.
Çünkü Türkiye'deki kulüplerde başkanlık sistemi geçerlidir. Çünkü Türkiye bir Akdeniz ülkesidir.. İtalya ve İspanya gibi Akdeniz ülkelerinde de başkanlık sistemi vardır ve medyada daha çok başkanlar manşete çıkar.
Başkanın futbolcu, teknik adam üzerinde yaratacağı otoriteyi hiç bir yönetici yaratamaz. Galatasaray'ın bunalımlı günlerden çıkışının tek formülü başkan Özhan Canaydın'ın bir an önce iş başı yapmasıdır.