Bir takımın transferleri ve oyun şekli yanlış olabilir. Yönetim hataları da olabilir. Bu yanlışların içinde bir tek doğrunun bulunması gerekir. O da taraftarın taraf olması gerçeği. Ama Türkiye'de taraftar belirli zamanlarda karşı taraf oluyor."
Bu sözleri Galatasaray-PSV maçı sonrası Mustafa Denizli köşesinde kullanmış. Denizli iddialı bir hocadır. Söylemleri ve hedefleriyle Türk futbolcusunun beynindeki zincirleri kırmış bir teknik adamdır. Ben Denizli'nin taraftarlık saptamasını örneklerle açacağım..
Türkiye'de bence taraftarlık yok. Sempatizanlık var. Türkiye'deki kulüp taraftarlığı ile Avrupa'daki kulüp taraftarlığı arasında dağlar kadar fark var. Bizde taraftar tuttuğu takım başarılıysa tribünleri dolduruyor. Avrupa'da ise taraftarlar tuttukları takımların ligdeki durumu ne olursa olsun tribünlere koşuyor. Türk taraftar takımı ile birlikte maçı oynamayı bilmiyor. Avrupalı taraftarlar ve özellikle İngiliz taraftarlar takımlarının birer parçası gibi hareket ediyor. Avrupalı, takımıyla hücuma kalkıp takımıyla birlikte savunma yapıyor. Bizde sık dile getirilen, "12.Adam" görevini tribünde eksiksiz yapıyor. Avrupalı, rakip takım oyuncuyu stad halinde hareket ederek paniğe sokuyor, kendi oyuncusunun rakip takım oyuncusunun baskısına gireceğini gördüğünde hemen uyarı yapıyor. Bizim taraftarımız ise rakip takım atağa kalktığında sadece ıslık çalıyor. Real Madrid, Arsenal, Milan, Barcelona, Manchester United, Bayern Münih gibi büyük takımlar marka oldukları için zaten dolu tribünlere oynuyor. Ancak bu takımlar zirve yarışında geri düştüklerinde taraftarları tarafından terk edilmiyor. Örneğin, Manchester ve Real yıllardır şampiyon olamıyor ama seyircisi küskünlük içine girmiyor. Futbolcusuna, hocasına, yöneticisine kötü davranmıyor. Avrupalı taraftar ise tuttuğu takıma her koşulda, "Tam destek hep destek" sloganıyla davranıyor. Biz de ise büyük takım taraftarı haftalık yaşıyor. Avrupalı kulüplerin taraftarları ülke genelinde kent kent fan kulüpleri kuruyor. Bu fan kulüpleri düzenledikleri organizasyonlarla taraftarları maça getiriyor. Avrupalı taraftar genelde tuttuğu takımın orijinal malzemelerini satın alıyor. Türkiye'de çok taraftar taklit formaları tercih ediyor. Avupa'da taraftarkulüp birlikteliği mükemmel yaşanıyor. Türkiye'de ise kendilerini taraftar olarak adlandıran büyük kesimi bence bir takıma karşı sadece sempati duyuyor. O kulübün taraftarı da kazanılan başarılara göre ya artıyor ya da azalıyor.
En önemlisi Avrupa'da hiçbir taraftar, "Ben bu takımın maçına artık gitmeyeceğim" diyerek biletini yırtmıyor. Türkiye'de taraftar bence iyi gün dostu.