Letonya tam bir karakutuydu. Şifresini bulup çözmek Şenol Güneş'in göreviydi. Maç öncesi Şenol hoca mercek altına yatırdığı Letonya'yı şöyle analiz etmişti: "Oyundan düşmüyorlar, çok koşuyorlar, disiplini koruyorlar, bozulmaya sistemleriyle rakibe zorluk çıkarıyorlar." Bu analiz eksik yapılmıştı. Letonya'nın sert oynadığı gözlenmemiş, millilerin sinirlerinin bozulacağı hesap edilmediği için "Sakin olun" uyarısı yapılmamıştı. Neden? Çünkü uluslararası deneyimi yüksek, yetenekli oyunculardan kurulu bir takımımız vardı. Kendimize öyle güveniyorduk ki, "Her şartta biz bu Letonya'yı yener Portekiz'e gideriz" havasındaydık. Şenol hoca Riga'daki ilk idmandan sonra zeminin buz tutmasından şikayet etmişti. Riga'da bu mevsim hava güneşli olacak değildi ya? Zaten kampın İstanbul'da yapılması hataydı. Aynı koşullar Erzurum'da vardı. Başarıya doymuş bizim millilere "Kamp Erzurum'da olacak" deseydik kabul ettirebilmiydik? Vallahi yeri göğü inletirlerdi. Bence Şenol hoca Letonya analizini kasetlerden ve kulaktan dolma yapmış. Letonyalı oyuncuları tek tek ele almamış.
  
  Letonya'nın gardını düşürmek için önce ayakta durmayı becermeliydik. Letonya, Türkiye'yi önce yıldırdı, sonra da seyircisinin kuru gürültüsüyle boğdu. Biz bu tuzaklardan kurtulamadık. Letonya dan-dun oynayarak önce kafamızı karıştırdı, sonra oyun kurmamızı engelledi, ardından da sinsice topu yere indirip hızlı hücumlarla kalemizde cirit attı. Bleidelis, İbrahim'in bölgesinde at koşturuyor; Rubins, Fatih'in sağından atıp solundan geçiyordu. Topa hakim olamıyor, iki pas yapamıyorduk. Verpakovskis'in başımıza ders olacağı ilk dakikalarda kaçırdığı golden belliydi. Ama önlem alamadık, gole engel olamadık. Emre ve Okan'ın sinirleri çabuk bozulunca oyun kuramadık. Nihat'la İlhan'ı gol yollarına sokacak pasları atamadık. İkinci yarı hücumu kanatlardan düşünmeye başlayınca etkili olduk, bu kez de ortaları isabetli yapamadık. Emre Aşık'ın kırmızı kart görmesinden sonra gol yememek için çırpındık. Riga'da rövanş için belki üzücü de olsa avantajlı bir yenilgi aldık ama Rüştü'yü, Fatih'i ve Emre'yi kaybettik.