Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

10 yıl sonra Irak

WASHINGTON

20 Mart 2003'te başlayan ABD'nin Irak işgalinin üzerinden 10 yıl geçti. Bu 10 yılın bir muhasebesini yaparken aklıma Çin lideri Zou Enlai ve Henry Kissinger arasındaki o ünlü diyalog geliyor. Kissinger Fransız Devriminin etkileri konusunda bir soru sorunca, Zou Enlai biraz düşünüp "Doğru bir değerlendirme yapmak için henüz erken" diyor. Belki bizim de biraz bilgece ve tedbirli davranıp Irak'ta yaşananları değerlendirmek için henüz erken dememiz gerekiyor. Çok uzun vadede ne olur kestirmek gerçekten zor. Ama gene de 10 yıl sonra görünen bazı gerçekler var. Bunlar üzerine kafa yormak gerekiyor. Önce bölge sonra ABD açısından konuya bakalım.
ABD'nin Irak işgalinin 10 yıl sonra yarattığı tartışma götürmeyecek ilk gerçek Bağdat'ta İslamiyet'in ilk döneminden bu yana süren Sünni egemenliğinin sona ermiş olması. Artık ülkedeki demografik çoğunluğu temsil eden Şii bir iktidar görevde. Sünni egemenliğin kırılması maalesef çok kanlı oldu. Acımasız bir kitlesel iç savaş yaşandı. Yüz binler öldü. İşin kötüsü bu mezhep kavgası hem Irak'ta hem de bölge genelinde bütün hızıyla devam ediyor. Şu anda mezhep kavgasının en kanlı cephesi Şam olabilir ama Sünni-Şii çatışmasının asıl merkez üssü Bağdat olmaya devam ediyor. Sonuç olarak Irak'ta rejimle beraber bütün Ortadoğu genelinde güç dengesi değişti. Şii ortak payda altında Irak ve İran yakınlaştı. Şii cephe güçlenince en çok Suudi Arabistan kendini tehdit altında hissetmeye başladı.
Aradan 10 yıl geçti ama Riyad, Bush'un Irak'ı altın bir tepsi içinde İran'a hediye edişini halen affedemiyor. Mesafeli durmak istese de, Türkiye de bu mezhep kutuplaşmasından kendini soyutlayamadı. Evet, Başbakan'ın Necef'e gitmesi, Ayetullah Sistani ile görüşmesi "ne Şiiyim, ne de Sünni, ben Müslümanım demesi" takdire şayandı. Ama Nuri El Maliki iktidarının mezhepçi bir şekilde İran yörüngesinde hareket ederek Sünni azınlığı eziyor oluşu kaçınılmaz olarak Türkiye'nin tepkisine neden oldu. İran ve Irak'ın Suriye'de Baas rejimine verdikleri askeri destek ve bunun arkasındaki mezhep dinamikleri bardağı taşıran son damla oldu. Ankara açısından Erbil ile ilişkilerin bu kadar iyi gitmesinde en azından enerji konusu kadar Bağdat'taki mezhep dinamiklerini de hesaba katmak gerekiyor. Bu gidişle Irak'ta etnik ve mezhepsel temelde bir bölünme kaçınılmaz gibi.
Peki, Irak savaşı ABD açısından ne getirdi ne götürdü? Kısa cevap şu: Irak fiyaskosu Obama'yı göreve getirdi. Bush'un 8 yıl süren iktidarı öylesine radikal bir toplumsal tepki yarattı ki, Amerikan halkı olabilecek en ciddi değişimi istedi. Bush ve Irak olmasaydı bence ismi Barack Hüseyin Obama olan, Afrika ve Müslüman kökenlere sahip bir siyah politikacıya Beyaz Saray yolu kolay kolay açılamazdı. Bu Irak'ta savaşın getirdiği belki de tek olumlu gelişme oldu.
Öte yandan, ABD açısından Irak'ın yarattığı bıkkınlık ve yorgunluğun getirdiği şu olumsuz gelişme de var: Amerikan halkı ve de kısmen Obama için artık Ortadoğu öncelikli bir konu olmaktan çıktı. ABD kendi içine dönerken Çin ve Asya-Pasifik ağırlıklı bir strateji izlemek istiyor. Öyle ki Irak'ta ağzı yanan ABD artık Suriye konusunda ciddi bir adım bile atmak istemiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA