Obama yönetimi dış politika alanında ikinci dönemine Dışişleri'nde John Kerry ve Savunma Bakanlığı'nda Chuck Hagel ile girmeye hazırlanıyor. Bu iki isim Amerika'nın geleneksel olarak "realist" dediğimiz, güçler dengesi üzerine kurulu ve ideolojik saplantılardan uzak, pragmatik politika geleneğine sadık isimler. İpler tabii ki nihayetinde Obama ve Beyaz Saray'ın elinde. Washington'ın nereye daha fazla önem vereceğine bu nedenle Kerry veya Hagel değil Obama'nın kendisi karar verecek. Ama sorun da zaten burada.
Obama'nın temel önceliği dış politika değil. Öncelik içeride yapılması gerekenlerde.
Tarihe geçmek için elinde ciddi bir fırsat var Obama'nın. Silah lobisine karşı başlatılan siyasi savaştan tutun, göçmenler yasasında radikal reformlara kadar birçok alanda tarihi adımlar atmaya hazırlanıyor Beyaz Saray. Tabii bu arada en önemli sorun ekonomi ve bütçe olmaya devam ediyor. Eğer Temsilciler Meclisi veya Senato'da yeni bir uzlaşma sağlanmazsa "sequestration" adı verilen otomatik bütçe kesintileri martta devreye girecek ve birçok devlet kurumu bütçesini yüzde 10 civarında kesmek zorunda kalacak.
Bu kesintilerden en çok etkilenecek kurumların başında Pentagon, yani ABD Savunma Bakanlığı geliyor. Savunma bütçesinde çok ciddi kesintiler yaşayacak bir ülkede doğal olarak en önemli konu nereye ve hangi konuya daha fazla önem verileceği oluyor. Şurası kesin: Artık ABD'nin Soğuk Savaş döneminde ve 1990-2008 arasında olduğu gibi dünya genelinde, her zaman ve her yerde bir polis gibi hareket edecek gücü ve parası kalmadı. Bu nedenle ABD artık dış politika ve global strateji belirleme konusunda bir öncelik sırası yaratmak zorunda. Obama'ya göre son 10 yılda öncelik hatalı şekilde Irak ve Afganistan'a verildi. Bush döneminde 11 Eylül 2001 saldırıları nedeniyle İslam dünyasında bir bataklığa saplandı ABD.
Şimdi Irak ve Afganistan'da bataklıktan daha yeni yeni çıkmaya çalışırken Suriye'de ne olacağı belirsiz yeni bir maceraya girişmek ve başrol oynamak istemiyor Washington. Beyaz Saray zaten tam da bu nedenle Başbakan Erdoğan'ın ziyareti konusunda topu taca atmaya çalışıyor. Obama gayet iyi biliyor ki Erdoğan kendisini Suriye konusunda zorlayacak. İşin özünde Obama Suriye konusunda son derece kötümser. Esad'ın gidişini hızlandıracak adımlar atılsa bile, Esad sonrasında ülkede yeni bir iç savaş ve kaos doğacağına inanıyor Beyaz Saray. Bu konuda Saddam sonrası Irak emsal alınıyor. Bu nedenle Obama'nın Suriye'de yaşanan trajediyi sona erdirecek gücü ve siyasi iradesi yok.
Peki, neresi öncelik taşıyor Obama için? ABD'yi Ortadoğu bataklığından uzaklaştıran en önemli stratejik faktör dünyanın siyasi, ekonomik ve askeri ağırlık merkezinin Asya'ya kayıyor olması.
2010'dan bu yana Obama sürekli olarak ABD için Asya-Pasifik bölgesinin önemini anlatan dış politika konuşmaları yapıyor. ABD tarihinde birinci döneminde İsrail'i ziyaret etmeyen ama Çin'e giden başka bir başkan olmadı. Bu açıdan bakınca hem ABD'nin hem de Türkiye'nin Şanghay'a doğru bir eksen kayması yaşadıkları konusunda bir espri yapabilir Obama, Başbakan Erdoğan ile buluştuklarında...