Mali uçuruma düşmekten son anda Senato'da büyük ölçüde Joe Biden'ın devreye girmesi sayesinde kurtulan Amerikan ekonomisinin rehavete girmek gibi bir lüksü yok. Zira kapıda başka bir kriz ve potansiyel yeni bir uçurum var. Bundan sadece iki ay sonra, Kongre bu sefer federal bütçenin belirlenmesinde temel alınan borçlanma tavanı konusunda yeni bir limit belirlemek zorunda olacak.
Sosyal devlet ve vergi düşmanı Cumhuriyetçi parti ve de özellikle Çay Partisi takımı gene aynı oyunu oynamaya niyetli gözüküyor. Son dakikaya kadar devletin borçlanma tavanını arttırmamak ve de gerekirse federal hükümetin kepenk kapatmasını sağlamak için ellerinden geleni yapacaklar.
Başkan Obama harcamaların karşılanması için yükseltilmesi elzem olan borçlanma tavanını pazarlığa açmayacağını söylüyor. Ama işte onun da karşısına tıpkı Türkiye'de Başbakan Erdoğan'ın ifade ettiği - şu kuvvetler ayrılığı denen şey - çıkıyor. ABD'deki Başkanlık sisteminin kuralları belli.
Yürütmenin başı olan Beyaz Saray'ın bütçe konusunda eli kolu yasama tarafından bağlanmış durumda. Temsilciler meclisi bütçe konusunda veto hakkına ve bütün harcamaları kontrol etme yetkisine sahip. Sonuç olarak ABD ekonomisi Mart ayında yeni bir uçurumun ucuna gelecek. Cumhuriyetçi Parti devleti küçültmek için savunma haricinde bütün harcamalarda kesinti isteyecek. Demokratlar da sosyal harcamaların, özellikle de sağlık harcamalarının kesilmemesi için sonuna kadar direnecekler.
İşin temelinde verilmesi gereken zor bir karar var. Amerikan halkı hem az vergi ödemek istiyor hem de aynı zamanda devletten iyi hizmet bekliyor. Verilmesi gereken karar zor çünkü ya vergilerin artırılması gerek ya da harcamaların kısılması. Amerika'da Demokratlar aslında Avrupa'ya özeniyorlar.
Ama bırakın Cumhuriyetçileri, Demokratlar bile orta sınıfın vergilerinin artmasını istemiyorlar. "Zenginler daha fazla ödesin, orta sınıfa dokunmayın" diyorlar. Zaten sonuç olarak geçen haftaki uzlaşma da bu yönde oldu.
Obama'nın istediği 250 bin dolar üst sınırı yerine, yılda 450 bin dolardan fazla kazanan kesimin vergi oranı yüzde 35 ten yüzde 39 civarına çıktı. Oysa Avrupa'daki sosyal devlet sadece zenginlerden alınan çok daha yüksek oranlarla değil, aynı zamanda ülke genelinden, yani orta sınıftan toplanan daha yüksek vergi sayesinde işliyor.
Bu sayede eğitim, sağlık ve diğer başka birçok sosyal altyapı konusunda Batı Avrupa ülkeleri Amerika'da devletin sunduğundan daha iyi hizmet sunuyor.
Amerika'daysa dar gelirli kesim, özellikle de siyah ve hispanik azınlık, devletten eğitim ve sağlık konusunda son derece yetersiz bir hizmet alıyor. Sağlık ve eğitim konusunda iyi hizmeti ancak üst orta sınıf alabiliyor. Bu şartlar altında Amerika'daki dar gelirli kesimin sınıf atlama şansı son 10 yılda yapılan araştırmalara göre Fransa ve Almanya gibi ülkelere oranla ciddi derecede azalmış durumda.
Bu fırsat eşitsizliği nedeniyle Amerikan rüyası denen şey gerçekten bir rüya haline geliyor. Bu gidişle ABD sadece bir ekonomik uçuruma değil toplumsal bir çöküntüye doğru gidiyor.