Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Popülizm ve risk

WASHINGTON

Popülizm genelde negatif anlamda kullanılan bir kavram. Verilmesi gereken zor kararlardan siyasi amaçlar uğruna caymak ve "halkın nabzına göre şerbet" vermek popülizm olarak kabul ediliyor. Bu nedenle popülizm deyince akla oy avcılığı ve oportünizm geliyor. Öte yandan popülizm ve demokrasi birbirinden ayrılması zor kavramlar. Demokrasilerde seçimler siyasetçilerin ve siyasi partilerin kaderini belirliyor. Bu nedenle siyasetçilerin kamuoyunun isteklerine göre hareket etmelerini doğal karşılamak gerekiyor. Batı demokrasilerinde kamuoyu anketlerine göre hareket etmek rutin ve kaçınılmaz bir tercih haline geliyor.
Son aylarda hem Türkiye'de hem de ABD'de verilmesi gereken zor kararlar popülizm nedeniyle verilemiyor durumda. Mesela ABD'nin Suriye politikasına bakın. İzlenen politikada Amerikan halkının Ortadoğu'dan bunalmış olmasının payı büyük. Zaten Beyaz Saray'ın kararsızlığı Başbakan Erdoğan tarafından Obama'nın seçim döneminde olmasıyla açıklanıyor. Yani Obama bir bakıma popülizm nedeniyle hareket edemiyor. Kısmen doğru bir algılama. Ama bu köşede sürekli dile getirdiğim üzere kanımca ABD'nin Suriye politikasında seçimlerden sonra radikal değişikler beklemek de pek gerçekçi değil.
Tıpkı ABD'de olduğu gibi Türkiye'de de popülizm ve hiç bitmek bilmeyen seçim hesapları nedeniyle atılamayan önemli adımlar var. Kuşkusuz bunların başında Kürt meselesinde atılması gereken adımlar geliyor. Artan PKK saldırıları kamuoyunda yükselen bir milliyetçi dalga yaratıyor. Bu ortamda demokratik adımlar atmak, Anayasa değişikliği yapmak, PKK veya BDP ile masaya oturmak gibi politikalar AK Parti açısından riskli. Hem partinin milliyetçi tabanından gelecek tepkiyi hem de MHP'ye gidecek oyları hesaplamak gerekiyor. Buna bir de yerel seçimler, 2014 hesapları, Başkanlık sistemi için toplumsal destek arayışları eklenince popülizmin önüne geçmek çok zor hale geliyor. Kürt azınlığı rahatlatacak, siyasetin önünü açacak ve PKK'ya katılımı azaltacak adımları atarken Türkiye'de çoğunluğun Türk ve milliyetçi olduğunu unutmamak gerekiyor.
Zaten tam da bu nedenle BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve partinin kapatılması ihtimalinin ciddi olarak konuşulduğu bir ortamdayız. İste tam da bu ortamdayken şimdi beklenmedik bir gelişme yaşanıyor. Erdoğan'ın yeni bir Oslo süreci başlatılabileceği sözleri ve hükümetin Kürt sorununda tekrar açılım perspektifine dönme ihtimali böylesine beklenmedik bir konjonktürde gerçekleşiyor. Zamanlama olarak popülizm kavramıyla alay eden, ezber bozan ve de ciddi risk almayı göze alan bir perspektif bu. Umarız arkası gelir. Daha şimdiden CHP ve MHP'den baltalayıcı açıklamalar gelmeye başladı. Tabii bu arada ortada ciddi bir tezat var. Geçmişte PKK ile görüşmeyi göze almış ve şimdi bu yönde tekrar siyasi inisiyatif alan AK Parti hükümetinin, parlamentoda yasal şekilde temsil edilen ve PKK ile aynı toplumsal tabanı paylaşan BDP ile görüşmüyor olmasını anlamak zor. Terörü, akan kanı, toplumsal kutuplaşmayı engelleyecek her türlü adım popülizm belasına rağmen bir an evvel atılmalı. Bu riski Başbakan göze almalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA