Arap dünyasında biri olumlu diğeriyse gittikçe trajik hale gelen iki süreçle karşı karşıyayız. Olumlu süreç bütün sorunlara rağmen Mısır'da yaşanıyor. Trajedi ise şiddetin artık iç savaş boyutlarına yaklaştığı Suriye'de. Mısır'dan başlayalım. Geçen hafta bu ülkede Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu yapıldı. Modern medya sayesinde tarihinde ilk defa kitlelere ulaşan gerçek anlamda bir seçim kampanyası yaşadı Mısır. Köylüsü, esnafı, tüccarı, işçisi, öğrencisiyle beraber Mısır halkı sandığa giderek ülkeyi yönetmeye aday 13 politikacı arasında seçim yapma şansına sahip oldu. Böylece Arap dünyasının en büyük ve önemli ülkesi Tahrir Meydanı'nda başlayan demokratik devriminde bir mihenk taşını daha geride bıraktı.
Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen zor bir dönem bekliyor ülkeyi. Ülkede siyasi kutuplaşma ve askeri vesayet devam ediyor. Umarız önümüzdeki günlerde ikinci turla devam edecek olan demokratik seçim süreci askeri rejimin görevi yeni iktidara sorunsuz şekilde bırakmasıyla sonuçlanır. Aksi takdirde, yani askerler sivillere karşı direnirse, Mısır'da "Türkiye modeli" denen olgunun askeri vesayet boyutunu çok daha ciddi şekilde göreceğiz. İşte zaten tam da bu nedenlerle Türkiye'de 20 yıldır yaşananlar Mısır açısından çok önemli. Ortadoğu'da Türkiye modeli tartışması aslında askeri vesayet boyutuyla pek gündeme gelmiyor. Türkiye modeli aslında AK Parti'ye benzemeye çalışan Müslüman Kardeşler tipi siyasi hareketlerin kendilerine Türkiye'yi örnek almaları nedeniyle ortaya çıkan bir kavram. Ama Mısır ordusunun gözündeki Türkiye modeli başka. Onlar AK Parti yerine TSK'nın Türkiye'de rejimi koruyucu rolünü kendilerine örnek alıyorlar.
Peki, bu seçimlerden ikinci turda ne çıkar? Büyük ihtimalle Müslüman Kardeşler'in adayı Muhammed Mursi ipi gene önde göğüsleyecek. Beklenen bu sonuç sonrasında Batı medyasında bir kez daha korku tellallığı başlayacak. Zira hem Başkanlıkta hem de Parlamento'da "İslamcı" kesim siyasi gücü ele geçirmiş olacak. Eğer Mısır'da ordu demokratik olgunluk göstermez ve iktidarı bırakmazsa ortaya çıkacak en kötü senaryo Türkiye modeli değil Cezayir modeli olacaktır. Hatırlarsanız Cezayir'de 1991 seçimleri sonrasında kanlı bir iç savaş yaşanmıştı. Orada da ordu, siyasi İslam'ı durdurmak adına Fransa ve ABD'nin üstü kapalı desteğiyle sürece müdahale etmişti. Umarız aynı hatalar Mısır'da tekrarlanmaz.
Suriye'de yeni dönem
Humus'un Hula ilçesindeki katliam sonrasında artık Suriye'de yaşananlar iç savaş boyutuna yaklaşmış durumda. Önümüzdeki haftalarda Türkiye'ye yeni bir mülteci dalgası yaşanabilir. Bugün geldiğimiz noktada artık Obama yönetimi de yeni bir şeyler yapma arayışı içine girdi. Bunun ilk sinyallerini Rusya ve Amerika arasında yeni bir Suriye pazarlığının başlamasıyla görmeye başladık. New York Times gazetesine göre Suriye konusunda Yemen tipi bir formül aranıyor. Yani amaç Şam'da rejimin yıkılmasından çok Esad'ın, Yemen Devlet Başkanı Abdullah Salih gibi istifaya zorlanması ve görevi bir yardımcısına bırakması. Bakalım böyle bir ara formül Putin tarafından nasıl karşılanacak?