Ortadoğu'daki Arap devrimleri içinde kuşkusuz Mısır'da olup bitenin yeri bambaşkaydı. Mübarek rejiminin bu kadar çabuk bir şekilde yıkılacağını hiç kimse tahmin etmiyordu. Öte yandan, her ne kadar Mısır'daki gelişmeler çok önemli olsa da, son bir aydır Suriye'de yaşananlar potansiyel olarak Ortadoğu'daki güç dengesini daha da radikal bir şekilde değiştirebilir. Ortadoğu'daki dengeleri anlamak için bölgesel kamplaşmayı gözden geçirmek gerekiyor. Bilindiği üzere bugün bölgede ciddi bir mezhep kutuplaşması var. Bu kutuplaşmanın "merkez üssü" Suudi Arabistan ve İran arasındaki mücadele. ABD, Suudi Arabistan'ın destekçisi ve İran'ın düşmanı. Bu durum bölgesel Sünni-Şii çekişmesine bir de küresel "Batı" boyutu katıyor.
Bölgedeki Sünni-Şii cepheleşmesi Irak savaşı nedeniyle çok vahim boyutlar kazandı. ABD işgali sonrasında Irak Ortadoğu tarihinde ilk kez bir Şii güç olarak ortaya çıktı. Irak, Saddam Hüseyin zamanında yarattığı bütün bölgesel sorunlara rağmen Sünni cephenin doğal bir üyesiydi. Daha önemlisi İran'ın azılı düşmanıydı. Saddam sonrasında Şiileşen Irak Ortadoğu'daki bütün dengeleri alt üst etti. Irak'ın Şii bir güç haline gelmesi, kuşkusuz en çok İran'daki Şii teokrasiye yaradı. Zaten Suriye ile ittifak içinde olan İran, şimdi bir de Irak'ı kazanınca, Şii cephe daha da güçlendi. Bu durum tabii ki S. Arabistan'ın hiç hoşuna gitmedi. Mısır, Ürdün, Körfez Emirlikleri ve S. Arabistan yükselmekte olan bir "Şii hilalinden" korkar oldular. Bugün artık Şii-Sünni mezhep kavgası yaşanan Irak, Lübnan, Yemen ve Bahreyn'de perde arkasında hep bir İran ve S. Arabistan cepheleşmesi var.
Bu bölgesel kamplaşma tablosu içinde S. Arabistan'ı ve kısmen de Türkiye'yi en çok rahatsız eden şey Suriye'nin İran'la stratejik bir ittifak içinde olması. Suriye-İran ittifakı doğal olmayan bir ittifak aslında. Zira İran Şii bir teokrasiyken, Suriye Sünni çoğunluğa ve laik gözüken bir rejime sahip. Zamanında İran ve Suriye'nin ortak düşmanı olan Saddam Hüseyin de artık ortada yok. O halde neden İran ve Suriye arasında ortaklık devam ediyor? Bu soruya cevap "İsrail" ve Suriye'nin Alevi rejimi. Zaten tam da bu İsrail boyutu nedeniyle Türkiye, Şam ve Tel Aviv'in arasını bulmaya çalışırken İran bundan çok rahatsız olmuştu. İsrail ile barışan bir Suriye bölgedeki bütün ezberleri bozacaktı.
Şimdi günümüze ve Suriye'de son bir aydır olup bitenin S. Arabistan ve İran tarafından nasıl algılandığına gelelim. Suriye halen İran ile bir stratejik ortaklık içinde. Bu nedenle Suriye'deki istikrasızlık İran açısından olumlu bir gelişme değil. Normal şartlar altında Suriye'nin sallanması ve Beşar Esad'ın sorun yaşaması İran'ın düşmanı olan S.Arabistan'ın işine gelirdi. Ama normal şartlar altında yaşamıyoruz. Ortadoğu olağanüstü bir dönemden geçiyor.
Suudi Arabistan 2011 başından beri Arap dünyasındaki halk hareketleri nedeniyle diken üstünde. Özellikle Mısır'da Mübarek rejiminin bu kadar çabuk yıkılması ve Amerika'nın Mübarek'i korumamış olması Riyad'ı sarstı. Bu nedenle S. Arabistan bölgedeki halk hareketlerinin güçlenmesinden son derece rahatsız. Sonuç olarak S. Arabistan Suriye'de bir halk devrimi görmek istemiyor. Bu durum çelişkili bir şekilde İran ve S. Arabistan'ı Suriye konusunda aynı cephede olmaya itiyor.
Garip bir durum ama, sonuç olarak, hem Riyad hem de Tahran Suriye'de istikrar istiyor. Türkiye de bu istikrar cephesinde sayılır. Kanımca önümüzdeki günlerde S. Arabistan ve Suriye arasında ciddi bir pazarlık başlayacak. Riyad elinden geldiğince Beşar Esad'ı destekleyecek. Ama karşılığında Suriye'den İran'a karşı mesafeli davranmasını isteyecek. Filistin'de Hamas ile El Fetih'ın barışması bunun ilk adımı olabilir. Ortadoğu'daki güç dengesi Şam'ın ne yöne gideceğine bağlı.