Obama'nın bütün dünyada büyük ses getiren Kahire konuşmasındaki temel mesaj gayet açıktı: ABD İslam dünyası ile yeni bir sayfa açıyor. İslam ve Batı arasında "medeniyetler çatışması" gibi senaryolara son veren ve hem Ortadoğu'da hem de dünya genelinde barış ve adalet için beraber çalışmayı öngören bir vizyon ortaya koydu Obama. Peki bu vizyon içinde Türkiye'nin AB üyeliği nasıl bir rol oynuyor? Bu konuyu merak ediyorsanız, Obama'nın Kahire'de yaptığı tarihi konuşmadan sadece iki gün sonra Fransa'da Sarkozy ile yaptığı görüşmedeki gerginliği izlemeniz yeterliydi.
Sarkozy'nin Türkiye konusundaki görüşlerini çok iyi bilen Obama, buna rağmen sözünü sakınmadı. Obama, Türkiye ile ABD arasında Ankara'da ortaya koyduğu "model ortaklık" kavramına benzer bir ortaklığın AB ile Türkiye arasında da kurulması gerektiğini dile getirdi. Neydi Obama'nın Türkiye ve ABD arasında "model ortaklık" olarak tanımladığı vizyon bir hatırlayalım. Şöyle açıklamıştı bu ortaklığı Obama: "Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Türkiye ile nüfusunun çoğunluğu Hıristiyan olan ABD'nin ortak ideallerde, ortak hedeflerde, ortak çözümlerde işbirliği yapabilmesi." Buna benzer şekilde, bu sefer Sarkozy ile görüşmesinde Türkiye'nin AB'ye üye olmasını gene medeniyetler kavramına vurgu yaparak dile getirdi Obama: "Dünyadaki bütün Müslümanlara barışçı, refah, ekonomik planda entegre olmuş ve gelişen bir dünya toplumuna katılmalarını yürekten istediğimize dair bir mesaj vermek lazım".
Sonuçta ortaya çıkan manzara açık: Türkiye- AB ilişkileri Washington'ı yakından ilgilendiriyor. Amerika'da iktidarlar değişiyor ama Türkiye'nin AB üyeliğine verilen önem ve destek değişmiyor. 2004 yazında İstanbul'da yapılan NATO zirvesinde George Bush yönetiminin AB'ye tam üyelik konusunda Türkiye'ye verdiği güçlü desteği hatırlayın. Gene aynı zirvede Fransa'nın Amerika'nın bu desteğine karşı aldığı sert tavra şahit olmuştuk. Jacques Chirac yaptığı basın toplantısında Washington'a "Biz sizin Meksika ile ilişkilerinize karışmıyoruz" diyerek cevap vermişti.
ABD'nin desteği ters teper mi?
Sarkozy'nin de aynı şekilde Obama'nın Türkiye lehine lobi yapmasında hoşlanmadığı ortada. O halde sorulması gereken soru şu: ABD'nin Türkiye'ye desteği AB üzerinde ters etki yaratır mı? Konuyu son günlerde Paris'te görüştüğüm Avrupalı diplomat ve politikacılara açtığımda diplomatik cevaplar alıyorum. "Her sey Türkiye'nin kendi performansına bağlı. Washington'ın Türkiye lehine lobi yapması ne olumlu ne de olumsuz etki yapar" demeye getiriyorlar. Peki, bundan çıkarılacak sonuç Obama'nın desteğinin önemli olmadığı, hatta potansiyel olarak bu desteğin geri tepeceği ve olumsuz sonuçlar yaratacağı anlamına mı gelmeli? Bence hayır.
AB önündeki bürokratik, ekonomik ve anayasal sorunlarla boğuşmaktan çoğu zaman dış politikaya yeterince zaman ayıramıyor. Stratejik önemi olan dış politika kararlarında ortak hareket etmekte çok zorlandığından AB bu tür kararları hep sürüncemede bırakma eğilimine giriyor. Karar alınması artık kaçınılmaz olduğunda ise genelde İngiltere ile Fransa arasındaki görüş farklılıkları nedeniyle süreç tıkanıyor.
Sonuçta AB gibi ekonomik bir dev dış politikada bütünlük içinde hareket edemediği için siyasi ve askeri açıdan cüceleşiyor. En yakınındaki trajedilerde bile aciz kalıyor. Yugoslavya'nın parçalanma sürecini hatırlayınız. AB'nin etkisiz dış politikası ve mevcut olmayan askeri politikası on binlerce masum sivilin ölümüne seyirci kalmıştı. Bosna ve Kosova'daki Müslümanların imdadına ise sürekli kendi askeri çıkarları ve petrol peşinde olduğu iddia edilen ABD yetişmişti.
Avrupa'nın ortak dış politika ve strateji üretmedeki performansı böyle olunca, Amerika, AB'nin Türkiye konusunda da benzer bir çapsızlık içine girmesinden korkuyor. Stratejik düşünmek yerine kendi içine dönme eğilimi gösteren AB'yi dostça uyarıyor böylece Obama. Kısaca Avrupa'ya şu telkinde bulunuyor: "Türkiye'yi içine alarak hem teröre hem de medeniyetler çatışması tezine en iyi cevabı vermiş olacaksın. Ayrıca eğer Ortadoğu'da daha aktif olmak istiyorsan işe Türkiye'yi içine alarak başlamalısın." Umarız hem Sarkozy hem de Avrupa kamuoyu Obama'yı zaman içinde daha iyi anlar.