WASHINGTON
Her ne kadar Ankara ve Tel Aviv arasindaki gerginlikler Amerika'da bazı çevreler tarafından Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşması olarak pazarlanmak isteniyorsa da, bu tür değerlendirmelere Washington'da resmi düzeyde pek rağbet edilmiyor. Obama yönetimi konuya iki farklı seviyede bakıyor. Birincisi Türkiye'de demokratik bir yönetimin kamuoyunda Israil'e karşı oluşan tepkiyi seçim ortamında yansıtması. İkinci olarak da bölgesel dinamikler. Washington, Türkiye'nin artık bütünüyle içinde olduğu Ortadoğu stratejik denklemine Suriye, Mısır, İran, Suudi Arabistan, İsrail, Hamas, Hizbullah ve Lübnan'ı kapsayan çok geniş bir pencereden bakıyor. İsrail'in güvenliği konusunda son derece hassas olan ABD tabii ki Ankara ve Tel Aviv arasında ciddi sorunlar çıkmasını istemiyor.
İsrail seçimleri
Öte yandan Washington'da asıl endişe yaratan gelişme Türkiye'deki gidişat değil İsrail'de geçen hafta yapılan seçimler. İsrail genel seçimleri ülkedeki radikal milliyetçileri ve sağa doğru kaymakta olan siyasi merkezi güçlendirdi . Eğer İsrail'in yeni koalisyon başbakanı Benjamin Netanyahu olacaksa, bu yeni hükümet barış sürecini çok daha da zor hale getirecek. İran, Suriye, Hamas ve Hizbullah konusunda son derece şahin pozisyon alacak bir Tel Aviv, kaçınılmaz olarak Obama'nın Ortadoğu politikası ile çatışacak. Bütün bu nedenlerle Obama yönetimi İsrail'deki siyasi gelişmeleri endişe içinde izliyor. Zira Filistin'deki zaten bölünmüş tabloya şimdi bir de İsrail'deki bölünmüş ve sağa kaymış radikal tablo eklendi . İki taraflı bu bölünmüşlük nedeniyle, Washington önümüzdeki aylarda İsrailFilistin barış sürecinden umudunu kesmiş gözüküyor. Bu durumda barış için geriye bir tek Suriye-İsrail cephesi kalıyor. Tel AvivŞam hattında barış yönünde olumlu adım atmak isteyenler de sürekli olarak Türkiye'nin bu alanda geçmiş çabalarından övgüyle bahsediyorlar .
Gelelim Ankara-Washington hattına. İsrail ile hesapta olmayan sorunlar yaşayan Ankara, şimdi Washington ile ilişkilerinde nasıl bir çizgi izlemeli? Bu soruya cevap vermek için herşeyden önce geçen hafta değindiğim Türkiye'nin ABD'den beklentileri konusuna değinmek gerekiyor. Ankara'nın Obama yönetiminden beklentilerini kısa ve uzun döneme ayırmak mümkün. Uzun dönemde Türkiye Washington'dan birçok alanda destek bekliyor. Bunların arasında hep dile getirilen PKK'ya karşı ortak mücadele, Avrupa Birliği ve Kıbrıs konusunda daha aktif destek gibi meseleler ve de tabii ki İran ve Suriye konusunda diyalog var. Ancak kısa dönemde Ankara'nın Washington'dan en önemli isteği Ermeni soykırımı konusunda yanlış adımlar atılmaması. Zira Kongre'den geçecek bir soykırım tasarısı veya 24 Nisan tarihinde Beyaz Saray'dan gelecek bu yönde bir açıklama ilişkilerde çok ciddi sorun yaratacak.
İki adım atmalı
Türkiye Obama yönetimiyle Ermeni meselesinde kötü bir sürpriz yaşamak istemiyorsa Ermeni lobisinin elini zorlaştıracak ve de kendi elini güçlendirecek iki adım atmalı. Bu adımlardan biri Afganistan konusunda olabilir. Nisan ayında yapılacak NATO zirvesine katılacak olan Başkan Obama muhtemelen Türkiye'den Afganistan için destek bekleyecek. Bu alanda atılacak sembolik de olsa olumlu birkaç adımın Ankara'ya ciddi getirileri olacaktır. Aynı zamanda eğer Türkiye 24 Nisan tarihinden önce Ermenistan ile sınırını açarsa Amerika'daki Ermeni lobisinin elinden çok önemli bir kozu da almış olacaktır. 29 Mart seçimlerinden sonra AK Parti umarız bu iki konuya daha çok vakit ayırır. Washington ile bu tür bir denge ayarı yapmak uzun dönemde Türkiye'nin Ortadoğu'da önünü açacak ve de Ankara'nın Batı'dan uzaklaştığı yönündeki yanlış izlenimlerini de sona erdirecektir.