WASHİNGTON
"21. Yüzyılda bir ülkenin başka bir ülke tarafından işgal edilmesi kabul edilemez." Bu sözler geçen hafta Beyaz Saray'da Başkan Bush tarafından Rusya bağlamında söylendi. Fakat Bush'un bu sözleri bütün dünyanın aklına muhtemelen Gürcistan değil başka bir ülke getirdi. O zaman ABD Irak'ta ne yapıyor?
Bush yönetimi Rusya'yı eleştirirken Irak'ta kendisinin yaptığı hatanın pek de farkında gözükmüyor. Bu konu Washington'da çeşitli platformlarda açıldığında hemen gergin bir tartışma başlıyor. Amerikalı yetkililer Gürcistan ve Irak arasında hiçbir parallellik görmüyorlar. Amerika ve Rusya kıyaslamasını ise çok daha sert ifadelerle reddediyorlar. Belirli açılardan haklı sayılırlar. Ne de olsa Saddam Hüseyin rejimi komşularını işgal etmiş, kendi halkına karşı kitle imha silahı kullanmış, ve de aleyhine bir düzine Birleşmiş Milletler kararı çıkmış bir diktatörlüktü. Gürcistan ise hiçbir komşusunu işgal etmemiş, aleyhinde hiçbir Birlemiş Milletler kararı çıkmamış, iyi kötü işleyen yeni bir demokrasi konumunda.
Irak'la Gürcistan aynı değil
Ancak Amerikalı yetkililerin anlamadıkları konu şu: sorun Irak ve Gürcistan arasındaki benzerlik değil. Asıl mesele Bush yönetiminin Irak'ı işgal etme yönteminin Rusya gibi ülkelere avantaj sağlaması. Zira ABD Irak'ı Birleşmiş Milletler kararı olmadan tek başına hareket ederek gayrı hukuki bir yoldan işgal etti. Bu işgale Rusya ve Çin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yeşil ışık vermedi. Birleşmiş Milletler'de aradığını bulamayan Washington, Irak konusunda NATO'yu bile kendi çizgisine çekemedi. NATO tıpkı Avrupa Birliği gibi bölündü. Sonuçta Bush yönetimi Irak'ta sadece İngiltere ve de birkaç doğu Avrupa ülkesinin oluşturduğu bir "gönüllüler koalisyonu" ile beraber hareket etmek zorunda kaldı. Neresinden bakarsanız bakın Irak meşru bir savaş ve meşru bir işgal olmadı. İşte bugün biraz da bu nedenle ABD Rusya karşısısında istediği küresel tepki ve dayanışmayı bulamıyor. Sonuçta Bush yönetimi kendi ektiğini biçiyor.
Peki Rusya'ya karşı Amerika'nın elinde nasıl kozlar var? Washington'da akla ilk gelen yaptırımlar çok dişe dokunur şeyler değil. Rusya'nın G8 zenginler kulubünden çıkarılması bunlardan biri. Aynı şekilde Rusya'nın Dünya Ticaret Örgütü ile ilişkisinin kesilmesi başka bir yaptırım kanalı. Ancak her iki yöntem de Moskova'nın canını yakacak öneme sahip değil. Bush yönetimi, Rusya için en önemli konunun NATO olduğunun farkında. O nedenle Rusya'ya verilecek en ciddi ceza Ukrayna ve Gürcistan'ın bir an evvel NATO'ya kabul edilmesi. Bush yönetimi bunun lobisini zaten bir yıldır Avrupa nezdinde yapıyordu. Ancak burada sorun Batı Avrupa. Özellikle Almanya ve Fransa NATO'nun Ukrayna ve Gürcistan'a genişlemesine sıcak bakmıyor. Polonya, Macaristan, ve de yeni üye olan Baltık Cumhuriyetleri ise tabii ki NATO'nun bir an evvel genişlemesini destekliyorlar.
Moskova'ya sert mesaj
Amerika açısından Rusya'ya verilecek başka sert bir mesaj Ukrayna ve Gürcistan ile ikili askeri ilişkilerin derinleştirilmesi. Yani bir bakıma NATO olmasa da Washington'un "ben varım" mesajı vermesi. Geçen perşembe günü Polonya ile Amerikan füzelerinin bu ülkenin toprakları üzerine yerleştirilmesi konusunda anlaşan Washington sert bir askeri mesajı Moskova'ya böylece yollamış oldu.
Ancak zaman daralıyor ve sonuç olarak Moskova ile nasıl bir yol izleneceğine Bush yönetimi değil seçimler sonrasındaki yeni Amerikan yönetimi karar verecek. Eğer McCain kazanırsa soru işaretleri devam edecek. Zira McCain'ın dış politikasında hem Robert Kagan gibi Rusya'ya karşı sertlik yanlısı neokonlar, hem de Rusya ile pazarlık yanlısı Kissinger ve Scowcroft gibi realistler söz sahibi. Şu an için McCain sanki neokonlara daha yakın duruyor gibi. Ancak başkan olduktan sonra tutumu değişebilir. Obama ise genel anlamda realist okula daha yakın duruyor. İran, Irak, Ortadoğu barış süreci, Kuzey Kore gibi konularda Rusya ile anlaşmak Obama yönetimi için Gürcistan ve Ukrayna'dan daha önemli olacaktır. Bakalım zaman ne gösterecek.