Mrs MacNeal her zaman büyük sevgiyle, saygıyla andığım bir öğretmenimdi. Orta 3'te İngilizce dersimizde bütün yıl mitologya okuttu bize. İlk dönem Edith Hamilton'ın Mitologya'sını ezber ettik. İkinci dönem ise Homeros'un Odisseia'sını uzun süre, neredeyse cümle cümle inceledik.
Mrs MacNeal, önce yapıtı soluk soluğa okunacak bir serüven kitabı haline getirdi gözümüzde. Sonra "sanatçı" Homeros'u tanıttı bize. Özelliklerini inceliklerini, anlatımını... Büyük bir sabırla, hep gülümseyerek.
O yıl Homeros, "benim yazarlarım" arasında seçkin yerini aldı.
***
İliada ile Odisseia bir ömre yeter. Bunlardan tekini yazabilen sanatçı bile ölümsüzlük iksirini içmiş demektir. Homeros'un kaybolan, günümüze ulaşmayan yaklaşık yirmi yapıtının daha olduğu ileri sürülüyor. İnanılır gibi değil.
Şiirle öykü anlatmak, bu işin ustasının deyimiyle, "zor zanaat". Hem öyküyü sürdüreceksiniz, hem şiirden ödün vermeyeceksiniz. Çok sanatçı denemiştir bunu, ama genellikle ya şiir uğruna öykü ya da öykü uğruna şiir yokolup gitmiştir.
Homeros dengeyi kurabilen ender sanatçılardan biridir. Ve bu türün öncüsüdür.
O da bir öğretmendir.
Şiir, öykü ya da roman yazmak isteyen gençlerin ilk okuması gereken sanatçıdır Homeros. Onun yapıtlarını "çalışarak" önemli ipuçları elde edilebileceğine inanıyorum. Özellikle kurgu, hayal gücünün kullanımı ve yalınlık konularında.
***
Benim kuşağım İliada'yı Homeros'un kitabıyla değil, Robert Wise'ın Truvalı Helen (1955) filmiyle hatırlar. Daha doğrusu, Helena'yı oynayan Rossana Podesta'yla. Filmin Homeros'la tek ilgisi öyküsünden geliyordu. Kişilikler çizilmemişti. Görkemli, ama yapay mı yapay bir Hollywood ürünüydü.
Yine aynı yıl Odisseus'u da seyrettik sinemada. Mario Camerini'nin Odisseus'u Kirk Douglas'dı. Yine aynı görkem, aynı yapaylık. O da Homeros'un değil, sıradan bir tefrika yazarının yapıtından sinemaya uyarlanmıştı sanki.
Wolfgang Petersen'in Troya'sının da Homeros'un yapıtını yansıtması açısından başarılı olduğunu söyleyemem. Yine savaş sahneleri izleyerek nefis körlettik.
Şimdi yine gündemde Troya. Bu kere perdede değil, sahnede karşımıza çıkıyor. Görkemli bir dans gösterisi olarak. Henüz izleme olanağını bulamadım. Hıncal'ın yazısından öğrendiğime göre çok başarılı... İzlerken Homeros'un yapıtının özünü aramayacağım elbette, kendimi gösterinin keyfine kaptırmakla yetineceğim.
***
Bir de İliada'nın sonrası var. Troya'nın düşüşünden sonra yaşananlar. Bunu da en güzel Euripides anlatmıştı. Bence bir başyapıt olan Troyalı Kadınlar'ında.
Oyundan bir alıntı yapmak istiyorum. Savaş sonrasında Kassandra'nın annesine söylediklerinin özü, bugüne kadar izlediklerimize yansıyor mu dersiniz?
***
"Bir tanrı var içimde, beni yönetiyor; çılgınlık değil bu. Troya'nın kaderine bile imrenecekler sonunda! Bir kadının peşine takılıp on bin insanı ölüme gönderenler! Bilge komutanları, en sevdiğini yitiren adam; zorla kaçırılmayan, kendi isteğiyle giden bir kadının yüzünden kardeşi Menelaos'a boyun eğen adam; evinin, çocuklarının mutluluğunu feda eden adam!
"Kıyılarımıza gelince Yunanlılar, ne uğruna öldüler? Saldırıdan korunmak için mi, kentlerini savunmak için mi? Hayır! Bir adam öldüğünde, karısı kucaklayamadı onu. Çocuklarının yüzünü bile göremeden öldü. Kemikleri yabancı bir toprakta yatıyor şimdi. Yurtlarında da aynı acılar var; karıları dul; babaları yetiştirdikleri oğulların yokluğunu yaşıyor, yapayalnız. Hiç birinin ölümü, mezarlarına onur getirmedi. Bu başarı için kutlamak gerek onları! Daha da kötüsü olabilirdi. Sözlere dökmeyelim bu utancı; kelimeler yetersiz kalacak.
"Troyalılar için durum başkaydı. Kendi yurtlarını savunurken öldü onlar. Savaş alanında can verenler, kendi yurttaşları tarafından taşındılar evlerine, sevdiklerinin elleriyle toprağa verildiler, kendilerini doğuran toprağa. Ölmeyenler ise akşamları karılarının, çocuklarının yanına döndüler. Yunanlılar yaşayamadılar bunu. Hektor'un ölümünde bile, anne, acının yanı sıra bir şey daha var. Kendinden bir kahraman yaratarak öldü. Yunanlılar gelmeseydi eğer, Hektor yaşayıp gitseydi burada, ne büyük bir kahraman olduğunu kimse bilemeyecekti. Paris bile evlenip gidecekti biriyle; ama karısı, Zeus'un kızı oldu!
"Akıllıysa, savaştan kaçınır insan. Ama savaş kaçınılmazsa eğer, ölerek yurduna onur kazandırır; korkaklığıyla utanç verir. Bu yüzden, Troya için ağlama, anne."