Dünya Kupası spora ilgi duymayanları bile ekran başına çiviliyor. Futbol gündemimizin ilk sıralarına yerleşti. (Zaten kendimi bildim bileli oradan hiç inmiyor ki.) Kupa öncesi günlerimizi
Tümer'le, Sergen'le, Fenerbahçe'nin teknik direktör adaylarıyla geçirdik. Derken Robben'ler, Shevchenko'lar, Puyol'lar sıralandı. Bu arada Aziz Yıldırım gündemdeki "mümtaz" yerini hep korudu.
Bazı yayınevleri için de futbol, ilk sıraya olmasa bile, önlere yerleşti. Bu konuda alışık olmadığımız sayıda kitap yayımlandı.
Gerçekten de alışık olmadığımız sayıda... Futbola o kadar düşkünüz... Ama futbolu konu edinen kitapların sayısı bu düşkünlüğümüzle orantılı değil. Eh, ne de olsa okumaktan çok seyretmeyi seviyoruz. İşin içine spor girince, bu seyir keyfine dedikodu, kavgadövüş, sövüpsayma da karışıyor... Çift katlı ekmek kadayıfı.
***
Kitaplığımda futbolla ilgili yapıtları karıştırırken bir dergi ilişti gözüme. GülDiken'in geçen Dünya Kupası sırasında yayımlanan özel sayısı. GülDiken, Turgut Çeviker'in yönettiği düzeyli bir gülmece dergisiydi. Gündelik şaklabanlıklarla ilgilenmeyen, usta yazarların, çizerlerin yapıtlarının yayımlandığı, daha da önemlisi, gülmece tarihimize eğilen, unuttuğumuz sanatçıları bize yeniden hatırlatan, ülkemizin yakın tarihinde keyifli yolculuklar sunan bir dergiydi. Yazık, artık yayımlanmıyor.
Sözünü ettiğim sayı bütünüyle futbola ayrılmış. İçinde bu konuyla ilgili yazılar, şiirler, konuşmalar, karikatürler var.
Muvakkar Ekrem Talu'ları, Tevfik Ünsi'leri, Eşref Şefik'leri okumak, Cemal Nadir'lerin, Necmi Rıza'ların, M.İhsan Garan'ların çizgilerini "seyretmek", bir futbolsever olarak büyük tat verdi bana. (Neredeyse bütün ömrünü spor karikatürleri çizmeye adamış Cafer Zorlu'nun da hakkını yemeyeyim.) Yapıtların çoğunu geçmişten alıntılar oluşturuyor. Onları okuyunca, hakeme en ağır hakaretin "Gözüne gözlük!" olduğu bir dönemle "Sahaya ineriz" çığlıklarının atıldığı günümüz arasındaki "seyirci farkı" nın futbol mizahına da yansıdığını anladım.
O döneme göre futbolumuz elbette ilerledi. 1943'te Kırmızı-Beyaz dergisinde Mete imzasıyla yayımlanan bir şiirde "Muz gibi futbolümüz döndü çürük iğdeye / Şaşarım bu futbolu hazmedecek mideye" deniliyor. Çürük iğde yeniden muz oldu belki, ama seyir, hoşgörü, sportmenlik açılarından neye dönüştü, orasını bilemem.
Gazetelerde, dergilerde yayımlanan eleştirilerden, yorumlardan, değerlendirmelerden söz etmiyorum. Ama gülmece açısından bakıyorum da, yakın geçmişin incelikli mizahının Lefter'i alkışlayan Galatasaray seyircisiyle, Baba Recep'i alkışlayan Fenerbahçe seyircisiyle, Metin Oktay'ı alkışlayan Beşiktaş seyircisiyle birlikte yok olduğunu görüyorum. Birkaç ayrıcalık dışında, o mizahın yerini bugünün seyircisini tatmin eden, ona ısmarlama gibi yakışan kaba çizgiler almış.
***
GülDiken de, kupa maçları gibi, futbolumuzun "muz gibi" olduğu günlere götürdü beni.
Bütün hafta cumartesi-pazar'ı beklerdik. Tramvaya atlayıp Dolmabahçe'nin yolunu tutmak için. İnönü Stadı. Çift maç. Duhuliye 75 kuruş, açık tribün 125. Tek açık tribün vardı o zamanlar. Şimdiki "yeni açık" ın yerinde Gazhane yükselirdi.
Dumanlarıyla zaman zaman sise boğardı stadı. 250 kuruşun varsa kapalıya kurulurdun. Numaralı tam 4 liraydı; bu yüzden hep karşıdan seyretmekle yetinirdik.
Üç Büyükler'in yanı sıra İstanbulspor, Vefa, Süleymaniye, Beykoz, Emniyet...
Süleyman Seba'lar, Lefter'ler, Baba Gündüz'ler... Ekerbiçer'ler, Tahtabacak İsmet'ler, Kör Galip'ler...
Galatasaraylı İsfendiyar sahaya çıkınca Fenerliler başlardı bağırmaya: "Kel... Kel... Kel..." Saçları seyrelmiş İsfendiyar kapalının önüne gelir, başını öne eğerek Fenerlileri selamlardı. O zaman bir alkış kopardı Fenerlilerden.
Metin Oktay en "efendi" sporculardan biriydi. Ama bir maçta Fenerli Yılmaz'ın faullerine dayanamamış, basmıştı tekmeyi. Hakem de dışarı atmıştı onu. Sahadan çıkarken Fenerli seyirciler Metin'i alkışlıyor, Yılmaz'ı yuhalıyordu! Kimse "ölmeye" ya da "öldürmeye"
geldiğini bağırmazdı. Hakeme söylenen en ağır söz "Hakeeem! Gözüne gözlük!" tü.
Bir Galatasaray-Fenerbahçe maçında Fenerlilerin tam ortasına düşmüştüm. Metin'in ağları yırtan golünü benimle birlikte Fenerliler de alkışlamıştı!
Fenerbahçe-Manchester City maçında biz Galatasaraylıların bağırmaktan sesimiz kısılmıştı; bir hafta boyunca Kanaryaların galibiyetini kutlamıştık.
Bugünün döner bıçaklı seyircisinin akıl erdiremeyeceği şeyler...
***
Maça gitme keyfim Gazhane'yle birlikte yok oldu. Şimdi futbolu televizyondan izlemekle yetiniyorum. Pek yalnız sayılmam bu konuda. Çok kişinin kendi özel Gazhane'si de kayıplara karışmış.
Onu yeniden bulabilecek miyiz, pek bilemiyorum.